Eylul 2008 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eylul 2008 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14.10.08

Tahiti 80 - Activity Center (Victor Japan, 2008)

Fransızların ilgi çeken gruplarından biri Tahiti 80. Grubun ilk iki albümünü başarılı bir şekilde kaçırdıktan sonra 2005'teki "Fosbury" albümleriyle tanımıştım. Hatta Ekşi Sözlük'ün doğumgününde de çalmıştım "Big Day" adlı parçalarını tee zamanında. Rock N Seine festivalinde dağıtılan flyer'lardan biri onların yeni albüm lansmanıydı ve bir hayli mutlu olmuştum.

Grup eski dönemlerine göre tarz olarak Pop'tan hiç esirgemeyen bir şekilde yollarına devam ediyorlar. Ancak bu albümde daha sert bir tavır takınmışlar Pop çerçevesinde.

"Fosbury" albümüyle karşılaştırdığımda albüm boyunca etkili olan neşenin yerini biraz daha haşinlik almış diyebilirim. Yaşlandıkça bir nebze yaramaz mı olmuşlar diyeyim, yoksa daha mı sertleşmişler hayata karşı bilemiyorum. Brit Pop olarak tanımlıyordu bazıları eskiden. Şimdi daha bir doldurmuşlar o tanımın altını. Bazı noktalarda gitara fazla basan Beach Boys hissiyatı da veriyorlar. Bu daha önce de vardı yumuşak anlamda. Belki bu da sevmemin sebeplerinden biri olabilir.

Müzikal anlamda ise bunun dışında çok fark yok. Pop konusunda başarılılar ve buna eğilmişler. Bir önceki albüme göre akılda kalıcı parça sayısı daha az bana göre. Bu açıdan zayıflar. Ama yine dinleniyorlar. Yine güzel vakit geçiriyorlar. Bunda özellikle vokalin temizliği ve baterinin çok başarılı bir şekilde enerji veren yapısı etkili. Güzel bir zaman geçirmek için bu ara el atılabilecek kayıtlardan biri.

MP3: Tahiti 80 - Unpredictable
MP3: Tahiti 80 - One Parachute

Tahiti 80'in resmi sitesi
Tahiti 80 @ MySpace
Albümü satın almak için

10.10.08

Emiliana Torrini - Me And Armini (Rough Trade, 2008)

Gayet İtalyan bir isme sahip İzlandalı sanatçı Emiliana Torrini. Daha önce dinlemişim de tanımamışım insanlarından biri. Albümden sağolsun Cem Pekdoğru sayesinde haberim oldu. Teşekkürü es geçmeyeyim.

Bu arada daha önce nerede dinlediğimi de buldum ufak bir araştırmayla. "Lord Of The Rings" filmindeki "Gollum's Songéda tanışmışız kendisiyle. Kıymetlimissss... Bir de "Fisherman's Woman" albümünden "Sunny Road" adlı parçasını da biliyormuşum.

Akustik Pop ve Rock'ın birleşimi muhteşem bir albüm. Bu laftan bir adım geri atmayacağımı en baştan söyleyeyim. Her yönüyle albüme hayran kaldım. Vokal kullanımı zaten hayranlık uyandırıcı.

Tarz olarak pek bir taban tabana olsalar da Metallica'nın "Death Magnetic" albümüyle birlikte 3 haftadır durmadan dinliyorum bu albümü. Fnac'ta gördüğüm üzere de 1 numaraydı geçen hafta. Tebrik etmek istedim kendisini.

Yumuşak bir ses, naif pop melodiler eşliğinde akustik gitar takviyesiyle karşımızda. Bu bakımdan önceki albümü "Fisherman's Woman"'dan bir farkı yok. Sadece bu albümde biraz daha olumlu bir hava var. Sanırım 2000 yılında trafik kazasında kaybettiği erkek arkadaşının üzüntüsünü artık üzerinden atabilmiş. Daha önce salt akustik gitar eşliğinde yaptığı çalışmalara farklı enstrümanlar katarak renklendirmiş. Daha da geriye döndüğümüzde ise Björkvari bir yapıya sahip çalışmaları var. Özellikle "Love In the Time Of Science" albümünde bu açıkça ortada Trip Hop esintileriyle birlikte.

Albümün başındaki "Fireheads" ile başlayan çocuksu güzel hava albüme adını veren "Me And Armini", arkasından "Birds" ile devam ediyor. Sonbahar aşkı misali delip geçen "Heard It All Before" ise tadından yenmiyor. Bu arada "Fireheads"'in sözlerine de hayran kaldım, atlamadan belirteyim.

Trip Hop geçmişinden kalan bir vokal örneklemesiyle "Ha Ha" geliyor buğulu biçimde. Çocuksu havaya neşeli "Big Jumps" ile dönüyoruz ve bir anda 70'lere uzanmış buluyoruz kendimizi takip eden "Jungle Drum"'la. Vokalini çok farklı kullanabildiğini herkese ispatlamak istercesine saldırıyor parçaya. "Hold Heart" ise aşka adanan güzel ve iyi halli bir parça. Serenad havası taşıyor.

"Gun" ise Portishead'in "Machinegun"'ına nazire yaparcasına başlıyor. Beth Gibbons'la aşık atmaya çalışmak da bir hayli cesaret isteyen bir iş olsa gerek. Ama altından kalktığını da söyleyeceğim. "Beggar's Prayer"'da "Hold Heart" moduna dönüyoruz. Björk'ün varisi gösterilen Emilie Simon'la en yakınlaştığı nokta ise "Dead Duck"'ta ortaya çıkıyor. Elektronik temellerin akustik olarak atıldığı parça piyanonun da desteğiyle güzel bir havaya bürünmüş. Albümün kapanış parçası "Bleeder" ise yine akustiğe pop rock'a dönen bir Torrini gösteriyor bize. Her yönden dinlenesi, her şekilde zevk alınası bir albüm olduğu su götürmez bir gerçek. Bu senenin el üstünde tutulması gereken albümlerinden biri. Mutlaka edinin.

MP3: Emiliana Torrini - Fireheads
MP3: Emiliana Torrini - Heard It All Before

Emiliana Torrini'nin resmi sitesi
Emiliana Torrini @ MySpace
Albümü satın almak için

8.10.08

Antony & The Johnsons - Another World (Secretly Canadian, 2008)

Caz festivalinde ülkemize konuk olan bir isimden bahsetme zamanı. Aslında sürekli Antony'den bahsedildiği için bir nebze olayın "The Johnsons" tarafına haksızlık oluyor gibime geliyor ama benzerini Ben Harper, Stephen Malkmus ve hatta Bob Marley örneklerinde yaptığımızdan artık alışageldik.

Antony Hegarty 1971 doğumlu ve teatral yoruma sahip bir İngiliz. Vokalindeki farklı tını ona milyonlarca hayran kazandırdı. Bunun yanında başarılı söz yazımı da buna etken. 2005'ten bu yana bu projeyle sessizliğini korumuştu. Arada Bir Bob Dylan filminin müzikleri için mikrofon başına geçti, bir de Hercules & Love Affair adlı grubun vokallerini yapmak için. Ama sonradan turnelerinde yer almadı, üzdü. Velhasıl geldik bugüne ve Anthony yine karşımıza çıktı. Bu sefer albüm öncesi bir plakla.

Plağı genel bakış açısıyla değerlendirecek olursak sözlerden anlayacağımız üzere Antony dünyevi güzelliklerden ve en temeli doğadan fazlasıyla etkilendiği bir dönemde. Tüm bu duyguları da Senfonik Rock'la birleştirip bize sunmuş. Vokal yönünden zaten eleştirilecek bir şey yok, eleştirirsem taş çarpar. Müzikal anlamda ise her zamanki gibi sesine uygun şekilde gayet dingin ve ruhani bir yapı var parçalarda.

Dikkatimi çeken ufak bir nokta "Crackagen" ve "Shake That Devil" parçalarında Caza ciddi anlamda yaklaşması. Hatta olay dirsek temasından da öteye gidiyor. Baterinin de yapısını olaya katarsak bir hayli New Orleans havası var diyebilirim. İlginç geldi. Aslında kendisinden bu yönde de bir proje görsem hayır demem gibime geliyor. Elbette vokal olarak bir nebze ağır tonda kalıyor ama bu kadar yetenekli bir vokal için böyle ayarlamalar sorun olmasa gerek.

Bunun yanında plağa adını veren "Another World"'ün haricinde "Sing For Me" ve "Hope Mountain" var ve üçü de klasikleşen tondan gidiyor. Antony & The Johnsons'ı sevenler için ideal bir girizgah olmuş albümden önce. Zevkle dinleyiniz efenim.


Antony & The Johnsons'ın resmi sitesi
Antony & The Johnsons @ MySpace
Plağı satın almak için

26.9.08

Metallica - Death Magnetic (Warner, 2008)

Yaklaşık 9 yıllık bir gecikmeyle tanışmıştım 1990 yılında Metallica'yla bir abimin elime kasetlerini tutuşturmasıyla okul servisinde. Walkman'de Pink Floyd dinliyordum ve Onur abi "Onu sonra dinlersin, al bunu dinle" diye uzatmıştı "...And Justice For All"'un kasedini. Kasedi ertesi gün geri vermiştim çünkü o akşam Yeşilköy'de inip 4 albümün kasedini de almıştım. Vay be dediğimi bile hatırlıyorum. O noktadan itibaren ailemde de gözle görülen değişimler olmuştu. Bu değişimi anlamam ise Apocalyptica'nın Metallica'nın parçalarını 4 çelloyla yorumladığı ilk albümleriyle oldu. Annem odama gelip "Böylesi daha güzel olmuş" dedi ve çıktı geri. Şaşırmak buna denir.

Metallica'ya o gün de hayrandım, hala da hayranım. Değişim meğişim kime ne. 1990'dan bu yana ben ne kadar değiştim, adamlar da değişebilirdi. Sonuçta grup onların. Amma velakin insan elbette bu kadar beğendiği gruptan yine benzer tınıda şeyler duymak istiyor. Araya birkaç albüm ve bir hayli yıl koyduktan sonra kocayan Metallica bize "Alın da susun" dedikleri bir albüm verdiler. Şimdi kimi, "E niye bu kadar ara verdiniz o zaman o abuk şeyleri dinletirken" diyecek, kimi de "Yahu yeni Metallica daha yumuştu, güzeldi be" diyecek. Bitmez bu geyikler. Önemli olan sonuç.

Öncelikle Warner'a laflar hazırladım. Albümün Deluxe plak versiyonu 120 dolar mı olur kardeşim. Ayıp. Tamam limitli sayıda falan ama yok deve. R.E.M.'i 40 Euro'ya aldım. Biz de maaşlı adamız yani. Neyse.

Metallica Jason Newsted'in ayrılışından sonra 2. albümünü yayınlıyor. Arada kaynayan ama buna rağmen 30 ülkede 1 numaraya fırlayan "St. Anger"'dan sonra ilk dinlediğimde sarıldım bu albüme. 5 yıl geçmiş, Robert Trujillo gruba tam anlamıyla uyum sağlamıştı. Bunu geçen sene Rock Werchter'de "Sick Of It All" turnesi kapsamında rahatça görmüştüm her ne kadar "For Whom The Bell Tolls"'da Newsted'e oranla daha zayıf kaldıysa da.

Albüm geçmişe dönüşü işaret ediyor. Bunu artık söylemeye fazla gerek yok. İlk defa ben demiyorum. Sittin yerde incelendi bu ana kadar. Ancak tüm bunların Bob Rock olmadan yaşanması ilginç. Kimine göre prodüktör Bob Rock onları bu hale getirdi "Black" albümünden başlayarak.

Albüm hakkında en baştan olumsuz bir şey söyleyeceğim. "Unforgiven III". Sırf adı yüzünden ısınamadım parçaya. Hayır parçanın kendisi de öyle çok ahım şahım değil ama ismi daha da vahimleştiriyor durumu.

Gelelim albümün gerisine. Süper! "That Was Just Your Life"'tan başlayan Thrash Metal bazı noktalarda Robert Trujillo'nun da gazıyla Rage Against The Machine moduna bile giriyor "The End Of The Line"'ın girişinde olduğu gibi. Kirk Hammett'ın "St. Anger"'da ara verdiği süpersonik gitar sololarının da geri gelmiş olması albümü apayrı çekici yapmış. "Broken, Beat & Scarred"'da güneş gibi parlıyor her notası. Daha da etkileyicisi ise "All Nightmare Long"'da çıkıyor karşımıza.

James Hetfield'ın artık vokalist olarak muhteşem performanslarını bir yana koyarsak ritm gitarda güzel işlere imza atmış. Her adımını güçlü atmaya dikkat etmiş albüm boyunca. Nefes aldırmak istemediği bir hayli ortada. "Ölmedim, işte buradayım!" dercesine saldırıyor her imkanı olan noktada.

Bir söz de Lars Ulrich'e. Herkesin bildiği üzere kendine deliler gibi bakan, sürekli antreman yapan Ulrich albümün başından sonuna ritmi ayarlıyor ve hiç çekinmeden her yere imzasını atıyor.

Şöyleydi de böyleydi de. Metallica'yı seven zaten albümü dinleyecektir. Sevmeyen de bu saatten sonra eğer 10 yaşında değilse sevmez. Fazla lafa gerek yok. Dinleyin, beğenirseniz düşünmeden alın. Önümüzdeki hafta gidip alacağım plağını.

MP3: Metallica - The End Of The Line
MP3: Metallica - Broken, Beat & Scarred

Metallica'nın resmi sitesi
Metallica @ MySpace
Albümü satın almak için
Plağı satın almak için

24.9.08

T. Raumschmiere - I Tank U (Shitkatapult, 2008)

Shitkatapult plak şirketinin sahibi Marco Haas'ın Elektronik müzik sahnesinde farklı ve güçlü bir şekilde yerini almasını sağlayan projesi T. Raumschmiere'den yeni albümü çıkıyor.

Eletronik müziğin Endüstriyel ve Rock türleriyle kesiştiği bir noktayı kendine hedef seçen ve biraz da anarşist bir ruha bürünen T. Raumschmiere projesi 2000 yılında ilk çalışmalarını sergilediğinden sonra 2006 yılına kadar sürekli çalışmalarıyla söz konusu oldu. Ancak bundan sonra çalışmalarda bir duraksama yaşandı ve bu ancak yeni albümün ve ondan önce de albümden bir parça olan "E"'nin Single olarak yayınlanmasıyla son buldu.

"I Tank U" eskilere göre biraz daha değişim sinyalleri veriyor. Öncelikle albümde distort olmayan vokallerde bolluk var. Bunun yanında Hip Hop yapısı da ağırlığını koymuş. Modeselektor'ün etkisi olarak adlandırabiliriz bunu rahatlıkla. Albüm birçok noktada da NIN'la dirsek temasında.

Eski parçalardan "Musick", "Monstertruckdriver", "Rabaukendisko", "The Game Is Not Over" ve "Radio Blackout"'u düşündüğümüzde bu albümde aradığımızı bulmamız zor görünüyor. Bunlara en yakın çizgideki "E" bir hayli Trance türevi olmuş desek yanlış olmaz. BPM'i biraz artırsak Armin Van Buuren setinde şekilli olarak yerini alır.

Gerisine gelince Endüstriyellik artık en temel noktayı oluşturuyor. "I Tank U", "The Front Row Is Not For The Fragile!!", "Crack A Smile" ve "What Are You Talking About?" bunlara örnek. Onların yanına Big beat denemesi ve Puppet Mastaz vokalli "Animal Territory", saçma sapan "111 Kg DNA" ve doğrudan dans pistlerine açık bir aday niteliğinde "Brenner" var. Unutmadan alternatif Electro Pop modeli "Pedal To The Metal"'ı da es geçmemek lazım.

Albüm uzun bir aradan sonra T. Raumschmiere'nin nereye yöneleceğini bilmemesinden kaynaklanıyor gibime geldi. Tam bir yön belirlememiş, Endüstriyellik temelinde farklı açılımlara yaklaşmış. Açıkçası "Anti" ve "Radio Blackout" albümlerinden sonra kendisinden daha emin bir albüm çıkarmasını dilerdim. Zira onun yaptığı türü birçok kişi kopyalamaya ama hiçbiri onun kadar etkili olamadı. Ama o da en iyi bildiği yoldan sapınca ortaya eskiye nazaran daha zayıf bir albüm çıkmış.

MP3: T. Raumschmiere - I Tank U
MP3: T. Raumschmiere - E

T. Raumschmiere'nin resmi sitesi
T. Raumschmiere @ MySpace
Albümü satın almak için

20.9.08

Metronomy - Nights Out (Because, 2008)

Joseph Mount, projesi Metronomy'den 2. albümünü çıkardı bu ay. Artık tek kişilik değil 3 kişilik bir proje olarak. Daha önce Kate Nash, Foals ve Roots Manuva'ya prodüksiyon yapan bir isim olan Mount, Metronomy projesinden çıkardığı 2. albümle yine bir hayli dikkat toplayacağa benziyor. İyi mi kötü mü, ya da kimin dikkatini toplayacak onu bilemem. Benim olmadığı kesin.

Metronomy'den Misak sayesinde haberim oldu. Daha önce dinlememiştim. Bu sebeple ilk albümüyle karşılaştırma imkanım da yok. Açık açık söyleyeyim. Amma velakin karşılaştırmaya çok gerek yok bence.

Albüm komik. Daha doğrusu komiklik derecesinde kötü. Hani öven birkaç yazı da gördüm. Ama övülecek bir yerini bulamadım. Albümün bazı noktalarında LCD Soundsystem takipçiliği yapmaya çalışmış. Bu parçalar da ortaya albümün en dinlenebilir olmuş. "The End Of You Too" ve "Radio Ladio" buna bir örnek. Daha sonra "My Heart Rate Rapid" gibi Chk Chk Chk benzeri de mevcut.

Ama kendine özgün olmaya çalıştığı yerlerde de ciddi anlamda sınıfta kalmış. "Heartbreaker" basit bir Elektronik menşeili Indie Pop olmuş. Müzikal anlamda elle tutulacak bir yön yok. Bir diğer örnek de Jean Jacques Perrey'in 30 yıl önce yaptığı, bundan daha modernlerini de Hague konseptinin sanatçılarının yaptığı Italo Disco "Back On The Motorway".

Bana göre gayet zaman kaybı bir albüm. Diğer parçalara girmeyeceğim bile. Dinlediğimden ve hiç beğenmediğimden yazmaya gerek dahi görmüyorum. İncelemediğim veya inceleyeceğim albümlere haksızlık olmasın kaybettiğim zaman.

MP3: Metronomy - The End Of You Too
MP3: Metronomy - Back On The Motorway

Metronomy'nin resmi sitesi
Metronomy @ MySpace
Albümü satın almak için (Emin misiniz?)

16.9.08

CSS - Donkey (Sub Pop, 2008)

Modern dans gruplarının öncülerinden sayılan CSS, Cansei De Ser Sexy geri döndü. Ben oradan oraya gezinirken albüm çıktı, bir hayli konser verdiler, festivallere katıldılar. İncelemek de anca bugüne kaldı.

Yaptıkları müzikte sanat adına fazla bir şey aramamak gerekiyordu ilk albümlerinde. Ama eğlence adına birçok şey bulmak mümkündü. Bir nevi Pop'un tanımı gibi gelse de tarz olarak dansa daha dönüktüler.

Donkey albümünde bu havayı ne kadar korumaya çalışmışlar bilmiyorum. Aslında temel mantalite aynı. Fakat olayın biraz daha sanatsal yönüne kaymak istemişler gibime geldi. Burada da pek güçlü olmadıklarından toslamışlar.

Albüm eğlenceli. Basit olduğu, yani CSS'in güçlü olduğu nokta, gayet güzel de. Fakat dediğim gibi bazı noktalarda kaymalar olmuş. Oralar da şöyle etrafa biraz bakınca zayıf kalıyor bir hayli. Bazı parçalarda bu iki elementi birleştirmeye çalışmışlar. İşte oraları hiç olmamış. İnsanlar gayet memnundu arkasını düşünmeden dans edip eğlenmeye. Hiç gerek yoktu bunu sulandırmaya. Şekil A-1 Kaiser Chiefs. Eblek sözlerle süper idare ediyorlar.

"Jäger Yoga", "Give Up", "Beautiful Song" ve "Move" güçlü olduğu noktalar albümün. Keza "Rat Is Dead" ve "I Fly" bu sapıtanlara örnek olabilir. Başı gayet güzel ama sonradan kendi içinde çatışıyor. CSS'in düşmek üzere olduğu hataya tüm albümle Ladytron düştü. Gereksiz oldu ve sonucu da bir hayli ağırdı. Rezil bir albüm. Umarım CSS bildiği şeyi, güçlü olduğu noktayı zorlamaya devam eder ve daha fazla bulandırmaz suyu.

Not: MP3 linkleri kaldırılmıştır. Hiçbir uyarı göndermeden yazıyı sildirten CSS'in ve Sub Pop'un bir daha albümünü incelemeyeceğim. Belki daha hayırlı olur bu onlar için.

25.8.08

Asian Dub Foundation - Punkara (Phantom Sound & Vision, 2008)

Asian Dub Foundation, beni 1990'lardan 2000'lere taşıyan özel gruplardan biri. Jungle döneminde, 1993 yılında başlayan 6 kişilik grup bugüne kadar yüksek oranda dinlediklerimden. 2005'te çıkardıkları "Tank" albümünden beri bir çalışmaları olmadığından da hayal kırıklığına sürüklenmiştim. Hatta belirli bir süre dağıldıklarından bile şüphelendim. Artık kafamda öyle bir şüphe yok.

"Punkara" ilk olarak Japonya'da piyasaya sürüldü Nisan ayında. Avrupa'da ise bu yaz Asian Dub Foundation System olarak festivallerde verdikleri performanslardan birkaç canlı kayıt da içererek 23 Eylül'de piyasaya sürülecek. Ben ise Japonya versiyonunu inceledim haliyle.

"R.A.F.I." albümleriyle tanışmıştım 1998 yılında kendileriyle. Hemen arayı kapatıp önceki iki albümlerini de dinledim. Internetin artık Superonline yerine Kablonet'e geçtiği dönemdi yanılmıyorsam. Amazon da herhalde yeni kurulmuştu. Bize apayrı bir enerji veriyordu o dönemde ADF.

Albüm ilk dinlemede şöyle bir serin rüzgar gibi esiyor insanın yüzünde. Politik duruş aynı. Hala hastasıyız. Ama müzikal olarak nüanslar var. Bunları sevip sevemeyeceğimi tartmakla geçti ilk 3-4 dinleme seansı. Şimdi daha iyi bir fikir sahibiyim.

"Tank"'i ilk dinlemede sevmiştim. Bunu biraz daha zaman aldı. Ama artık çok fark göremiyorum kalite olarak aralarında. Öncelikle albümdeki yavaş parçalar da tam anlamıyla yavaş hüviyetinde değil. Biraz daha agresiflik hissediyorum. Belki de artık yavaş parça yapmıyorlardır. Bilemem. Ama hiçbiri tam yavaş gelmedi.

Hızlı parçalar ise gerek enerjileriyle, gerekse vurgularıyla çok başarılı. Sitar ve tablanın yeri her daim ayrı zaten grup için. Bunun yanında zılgıta varana kadar yeni eklemeler de bulunuyor parçaların içinde. "Superpower", "Burning Fence", "Speed Of Light" doğrudan beni içine çeken parçalar. "No Fun" biraz garipsediğim Punk yapısıyla benden bir iki adım uzakta duruyor ama kötü değil kesinlikle. Bunlar dışında eski tarzı andıran "Ease Up Ceasar", yine Punk esintili "S.O.C.A." da güzel çalışmalar.

MP3: Asian Dub Foundation - Superpower
MP3: Asian Dub Foundation - Burning Fence

Asian Dub Foundation'ın resmi sitesi
Asian Dub Foundation @ MySpace
Albümü satın almak için