31.3.07

Jean Michel Jarre - Teo & Tea (Warner, 2007)

Jean Michel Jarre elektronik müzikle alakalı olsun olmasın, milyonlarca insanın adını bildiği, adını bilmese bile müziğine aşina oldukları biri. Birçok yönden kendisinden sonra gelen sanatçılara yol açmış bir isim. Bunun yanında geride bıraktığı albümlerle yakaladığı başarı ise dudak uçurtacak cinsten. 1948 Lyon, Fransa doğumlu sanatçı bugüne kadar elektronik ve new age türlerinin şekillenmesinde önemli bir etkiye sahip.

Jean Michel Jarre 2000'lerin başından itibaren elektronik müzikle tanışanlar için fazla göz önünde bulunmadı. Verdiği birkaç efsanevi konserle kendini tanıttı ancak 2003 yılında yayınladığı "Geometry Of Love" albümü eski performansından uzaktı. Ancak 1997 yılında Moskova'nın 850. kuruluş yıldönümünde verdiği konseri 3,5 milyon kişinin izlediğini de eklemek gerekir tabii.

Jean Michel Jarre'ın yeni albümünün çıkacağını duyduğum ilk gün kafamda bazı soru işaretleri vardı. Müziğin gelişimine ayak uydurup uyduramayacağı konusu ciddi biçimde önemliydi. Albüm çıkınca kafamdaki soru tamamen yok oldu. Jean Michel Jarre ne yazıkki ayak uyduramamış. Nerede "Rendez-Vous", "Oxygene", "Waiting For Cousteau"'daki reformist bakış açı, nerede bu albüm.

Albüm için söylenecek şeyler fazla aslında ancak bunların çok azı olumlu olabilir. Albüm bir hayli oranda 2000'li yılların başında büyük ölçüde tüketilen Eurotrance ağırlığında. "Fresh News", "Teo & Tea", "Vintage" ve "Teo & Tea 4.00 AM" birebir örnekleri. Bu bile beni hayal kırıklığına itmeye yetti. Her zaman öncü olan ve bu noktada tüm müzik dünyasına katkıları bulunan bir ismin geriye gitmesi üzücü. Bu konuda beklentilerim yüksek olduğu için haksızlık da yapıyor olabilirim. Ama bu yaştan ve böyle bir kariyerden sonra Benny Benassi'cilik oynamanın ne alemi var cidden anlamadım. Orta yaş krizidir belki de.

Ancak albümle alakalı söyleyebileceğim başka bir nokta da kendi eski tarzına yönelik yaptığı çalışmaların güzelliği. Aksak vuruşlarla özüne döndüğü "Beautiful Agony" güzel. Bunun yanında bana göre albümün medarı iftiharı olacak çalışma kesinlikle "Touch To Remember". Fakat dediğim gibi albümde elle tutulacak çok az nokta var. Bu iki çalışma haricinde nereden tutsam elimde kalıyor.

Albümde ayrıca "Partners In Crime 1 & 2"'de ve "Chatterbox"'ta DJ Shadow'u andıran yapılar var. "In The Mood For You" ve "Gossip" ise ambient havasında ki ikincisinde bir nebze elektro nidası da var.

Jean Michel Jarre'ın Resmi Sitesi

28.3.07

Jay-Jay Johanson - The Long Term Physical Effects Are Not Yet Known (EMI, 2007)

Aslında bu noktada Jay-Jay Johanson'u tanıtmak ne kadar gerekli tartışılır. 1969 doğumlu İsveçli prodüktör kendine has sesi, modern romantizmi ve sahnedeki genel duruşuyla hep farklı olmayı başardı.

Önceleri trip hop'a yönelik başlayan müzik hayatı zaman içerisinde electro pop ağırlığını ortaya koydu. Açıkçası son dönemdeki başarısında bu değişimin de ciddi oranda etkisi var denilebilir.

Türkiye'ye en sık gelen sanatçılardan biri kendisi ve yine 14 Nisan gecesi Balans'ta performansıyla karşımıza çıkacak.

2 yıllık aradan sonra karşımıza çıkan Jay-Jay Johanson Rush albümüyle ağızda bıraktığı tada devam etmek istiyor. Trip hop'la dirsek teması devam etse de electro pop hakimiyeti görülüyor. Romantizme modern, bazen protest bakışı bu albümde de kendini gösteriyor.

Açıkçası incelemeden önce albümü 2-3 kere dinlemek zorunda kaldım çünkü ilk dinlediğimde hiç benimsemedim. Ancak sonraki dinlemelerimde albümün göz ardı edilmemesi gerektiği kanaatine vardım. Albüme genel olarak bakıldığında orta seviye ve üzeri çalışmalardan oluşuyor. Bunun yanında Jay-Jay'in ününü artıracak çalışma da var. Bu bakımdan mutlaka dinlemek gerekir.

Beğendiğim çalışmalar:

1) She Doesn't Live Here Anymore
2) Time Will Show Me
3) Coffin
6) Only For You
8) Breaking Glass
10) Tell Me When The Party's Over

Jay-Jay Johanson @ MySpace

25.3.07

Kısa Kısa Plaklar... (12)

Davide Squillace - Rosso Pomodoro (Cmyk, 2007)

Davide Squillace her çıkardığı plakla minimalist elektronik müzik dünyasına daha kalın harflerle yazdırıyor. Napoli doğumlu prodüktör İtalya'nın en önemli elektronik müzik sahnesinde yetiştikten sonra Londra ve Barcelona'da yaşadı. Bunun prodüksiyonlarına etkisi da açıkça görülüyor.

Yeni plağında son dönemdeki tech-house rüzgarından nasibini almış bir şekilde başlıyor "Bcn Slices" adlı çalışmayla. Hareketli ve eğlenceli bir parça. Özellikle setlerin orta noktaları için biçilmiş kaftan. "U Are Like Sunray" ise benzer altyapıya sahip. Ses kesitlerini farklı tonlarda kullanarak minik melodiler elde ediyor. Ancak ilkine göre pistlere daha az uygun demek doğru olur. Plaktaki son çalışma "My A100 & Me" ise uplifting bir havaya sahip. Tiz ses kesitleri mevcut ancak yapıya uygun melodisel bir havadalar. Gerçekten etkileyici bir çalışma.

Audio Soul Project - Enter The Night (Dessous, 2007)

Hakkında pek bir bilgiye sahip olmadığım için tarihçe bölümünü es geçeceğim. Ancak Dessous ile çalışmaya başlaması Audio Soul Project için olumlu düşünmeye yeter.

Plağa gelince Dessous'nun temel deep house, tech house ve minimalizm karışımı tarzına oldukça uygun. Plağa adını veren "Enter The Night" adlı çalışma eski Chicago house tarzı bir vokalin altına yerleşen deep minimalist house tarzıyla başlıyor. Sonradan arkasına synth bir melodi geliyor. Güzel bir yapısı var. "Sarabbath" ise kesik elektronik vuruşlarla başlıyor. Daha sonra yapı melodiyle birlikte biraz daha house'a dönüyor. Çok özel bir çalışma diyemem ama rahat dinleniyor. "No Exit" plaktaki son çalışma ve eğlenceli olacağını işaret eden bir girişi var. Synth melodi yine çalışmaya hakim. Gerçekten basit ve çok güzel bir çalışma.

Trentemoller - Ep Part 1 (Kickin, 2007)

Trentemoller hakkında fazla söze hacet yok artık. Prodüksiyon başarısı açısından ciddi oranda başarılı ve gelecek vadeden isimler arasında. Her plağı heyecanla bekleniyor.

Kick'ten çıkardığı bu yeni plağında normal hareketli duruşundan farklı bir yapıda diyebiliriz. Ancak ambient'a yakın minimalizm sularında gezen ilk çalışmada çok başarılı bir iş çıkarmış. "An Evening With Bobi Bros" adlı çalışma ambient, minimalizm, fusion jazz öğelerini çok güzel harmanlamış. "25 Timer" ise çok daha derinden başlıyor. Vuruşların girmesiyle hareketleniyor fondaki uzaysal ve ağır melodi. Daha sonra güzel bir tech-house'a dönüyor. Geceye hazırlık niteliğinde dinlenebilir güzelce.

Tanıtım amaçlı ses kesitleri Phonica Records ve Web Records'dan alınmıştır.

20.3.07

Amon Tobin - Foley Room (Ninja Tune, 2007)

Amon Adonai Santos de Araujo Tobin. 1972 doğumlu prodüktör Ninja Tune etiketiyle yayınladığı albümlerle daha şimdiden adını unutulmayacak sanatçılar arasına yazdırmak üzere.

Küçük yaşta ailesiyle birlikte Brezilya'dan İngiltere'ye gelen Amon Tobin burada hip hop, blues ve jazz türlerinin etkisi altında kalır. Daha sonra elektronik müziğe karşı gelişen ilgisi sayesinde en başta ilgi duyduğu türleri de içine alan bir sentez yaratır.

Tarzını incelemek gerekirse caz altyapıları üzerine yerleştirilen aksak vuruşlar, zaman zaman idm'e kayan bir tempo ve çok etkileyici bir genel düzen. Parçalarında etnik öğelere de bolca rastlamak mümkün. Ninja Tune'un yakaladığı çizgide çok önemli yeri olan biri kendisi.

Albüme gelince 5 Mart'ta yayınlandı ve o günden beri de elektronik müzik listelerinin albüm bölümünde üst sıralarda. Tüm ünlü dergiler albüm hakkında çok olumlu incelemelerde bulundu. Zaten bu olumlu tepkilerin yakında turne tarihlerinin açıklanmasıyla daha da güzel sonuçlar doğuracağı kesin.

Albümde 12 çalışma var. Sırasıyla bakalım.

1) Bloodstone - Albümden çıkan ilk single. Çok güzel bir caz havası veren piyanonun üzerinde kendince gezinen yaylılar var. Senfonik etkileyici bir çalışma. Aksak vuruşların girmesiyle bir anda insan kendinden geçiyor. Albüme ne yüce bir girizgah.

2) Esther's - Piyano kaldığı yerden devam ediyor. Derken motor seslerinin arasında yine çok güçlü vuruşlar geliyor. Daha şimdiden koltuğuma çakıldım. Zaman zaman big beat'e dönüyor yapı. Piyano melodisi ile inanılmaz bir tezat ve güzellik.

3) Keep Your Distance - Gitar melodisinin ileri ve geri sarılmasıyla ortaya çıkan bir melodiyle giriyor. Vuruşlar biraz daha egzotik bir hava katıyor. Fonda çığlığı anımsatan bir alt melodi var. Albümdeki güç gösterisi tüm etkinliğiyle hala devam ediyor.

4) The Killer's Vanilla - Filtrelenmiş bir piyano melodisi üzerine hip hoptan uzanan bir vuruş silsilesi geliyor. Daha sonra idm'e dönüyor ve üst üste gelen melodiler ve vuruşlar ortalığı karıştırıyor.

5) Kitchen Sink - Aksak vuruşlar ve eşliğinde sulu bir melodiyi andıran bir girişi var. Vuruşlar gittikçe düzenini kaybediyor ve keskinleşiyor. Oldukça farklı bir idm çalışması. Ses kesitlerinin havada uçuşması bir yana, zaman zaman "Keep Your Distance"'taki egzotik hava ortaya çıkıyor.

6) Horsefish - Arp melodisi ile başlıyor. Arkasından vokal ses kesitleri uzanıyor. Sonradan bir gitar melodisi de eşlik ediyor. Elektronik yapı ise çalışmaya mistik bir hava katıyor efektleriyle. Elektro gitarın girmesiyle Beth Gibbons vokali bekliyorum. Çok başarılı.

7) Foley Room - Albüme adını veren çalışma yoğun ses kesitleriyle başlıyor. Hemen ardından keskin vuruşlarla idm'e dönüyor. Ses kesitleri ise hala yoğun. Gücü ise albümün genelindeki gibi üst düzeyde. Vuruş yapısı farklı vuruşlardan oluşuyor ve çalışmada bir nevi Aphex Twin gibi vuruşlarla melodi yaratma gücü var.

8) Big Furry Head - Yine bir hip hop altyapısı var vuruşlarda. Üstteki melodi de buna tamamen uygunluk sergiliyor. Sonradan bir piyano melodisi giriyor. Bunun yanında bir gitar melodisi tersten giriyor. Arada bir kükreme kesiti giriyor.

9) Ever Falling - Vokalden oluşan bir örtünün üzerine keskin vuruşlar giriyor. Çalışmanın her anında bir tezatlık var. Bu tezatlık insanı sarıyor ve başından sonuna kadar götürüyor.

10) Always - Eskilerden kalan bir melodiyle giriyor ve hip hop vuruşları bunu destekliyor. Çok geçmeden çizgisini biraz değiştiriyor ve alttan idm vuruşları geliyor. Gitar melodisiyle vokal giriyor. Bu noktada çalışma muhteşem bir hal alıyor. Gitar melodisi basit ama etkileyici.

11) Straight Psyche - Akustik bir gitarla açılış yapılıyor ve arkasında rüyadaki bir elektronik melodi eşlik ediyor. Aksak vuruşlar girdikten sonra keskin yapılarıyla etkili oluyorlar melankolik havada.

12) At The End Of The Day - Albümdeki son çalışmada en baştaki piyano yeniden giriyor. Baştaki gibi vuruşlar tüm gücüyle etkisini gösteriyor. Çok güzel bir albüm için çok güzel bir nokta niteliğinde çalışma.

Amon Tobin'in Resmi Sitesi

18.3.07

İlginç Bir Hafta Ve Orta Parmağımın Mağduru Jimi Tenor

İş gezisi sebebiyle geçen hafta Helsinki'deydim. Başıma iş açmayı sevdiğimden daha önceden Jimi Tenor'la bağlantıya geçip bir röportaj yapayım dedim. Röportaj çok güzel geçti. Ancak cross country kayarken yokuş aşağı hızımı alıp düşünce sağ el orta parmağı hacamat ettim ve röportajı bu ayki Trendsetter'a yetiştiremedim. Artık Mayıs sayısında karşınızda olacak. Ama şunu söyleyebilirim, röportaj çok güzel oldu. Stüdyosuna gitmek ve yeni çalışmalarını daha oluştururken dinlemek gerçekten güzeldi. Neyse lafı uzatmayayım. İşin tadı dergiye kalsın.

Notasız gününüz geçmesin.

Sühan Gürer

17.3.07

Gui Boratto - Chromophobia (Kompakt, 2007)

1974 Sao Paulo doğumlu Gui Boratto daha önce K2 etiketiyle yayınlanan "Gate 7" adlı plağıyla sayfama konuk olmuştu. 2006 söz konusu olduğunda çok başarılı bir yıl geçirdiğini söyleyebilirim. 2007'ye de aynı hızla başlıyor ve ilk solo albümü Chromophobia'yı Kompakt'tan yayınladı.

Gui Boratto ayrıca 2006'nın en iyi prodüktörleri seçimimde de 1 numarada yer aldı. Bunu da alnının akıyla haketti diyebilirim çünkü Loco Dice, Jon Gaiser ve Gosub gibi başarılı prodüktörlerin önünde yer bulabildi nezdimde.

Bugüne kadar BMG, EMI, Plastic City, Circle, K2, Kompakt, Audiomatique ve Harthouse gibi önemli plak şirketleriyle çalıştı ve böyle giderse aldığı teklifler sayesinde bu sayıyı çok daha artıracak gibi görünüyor.

Gui Boratto'nun en önemli özelliklerinden biri minimalist elektronik müziğin son 1 yıl içerisinde tech-house'a yönelik değişimini sağlayan isimlerden biri olması. Farklı türlerde prodüksiyon yapmasının yanında minimalizme de farklı bir bakış açısı sağladı. Aslında minimalizmin sıkıştığının söylendiği günümüzde bir çıkış noktası da oldu diyebiliriz. Ancak minimalizmi temel alan birçok prodüktör ve dinleyici bunun minimalizme ihanet olduğunu ve minimalist bakış açının basitleştirildiğine inandığını da söylemek gerekir.

Albüme gelince Şubat ayında piyasaya sürüldü fakat çıkacağının haberi bile Kompakt'ın MP3 satış sitesine hücum sağladı. Albümde 13 çalışma yer alıyor. Bunlardan sadece "Gate 7" daha önce K2'den plak olarak çıkmıştı. Gerisi tamamen yeni çalışmalar. "Gate 7"'yi daha önce incelediğim için bu sefer atlayacağım.

1) Scene - Daha başında doğrudan house hissi veriyor. Circulation'ın eskiden bizi hayran bırakan melodilerinin benzeri ile başlıyor ve minimalist dokunuşlarla gelişerek güzel bir hal alıyor.

2) Mr. Decay - Daha minimalist başlıyor aksak ritmlerle ancak melodi kendini gösterdiğinde klasik Gui Boratto çalışmalarını anımsatıyor ve tech-house'a el uzatıyor.

3) Terminal - Sıkı bir girişin ardından ritm aksaklaşıyor. Steve Bug'ın bu çok sevdiği oyuna Gui Boratto'da ısınmış gibi. Parça yerine oturduktan sonra gerçekten güzel bir hal alıyor. Ses kesitleri bir hayli yoğun.

5) Shebang - Keskin ses kesitlerinin melodisiyle başlarken güçlü vuruşlar giriyor ve hemen tizler de desteğe geliyor. Güzel bir parçaya göz kırpıyor tüm altyapı. Oldukça hareketli. Baslar girdiğinde ise insan yerinde oynuyor. Kulüpte dinlenmesi gereken çalışmalardan biri. Teknonun ciddi biçimde etkisi var diyebilirim.

6) Chromophobia - Aksak ritmden yine şaşmıyor albüme adını veren çalışmada. Fondaki melodi ise Güney Amerikalı olmanın verdiği bir özellik. Keskin tizler giriyor. Üst melodi geldiğinde ise albüm biraz daha sakinleşiyor ve yerine oturuyor 3 parçadan sonra. Güzel bir tech-house.

7) The Blessing - Derin bir melodi ile başlıyor ve melankolik bir havaya dönüyor üst melodi ve tizlerin ardından. Keskin vuruşlar çok daha ön planda ve ciddi biçimde mekanik bir havası var.

8) Mala' Strana - Çok yoğun ve sisli bir melodinin arkasından org melodisi geliyor ağırdan. Hani kendini biraz daha tutsa ambient kıvamına gelebilirmiş.

9) Acrostico - Çan benzeri bir ses kesiti ile başlıyor ve arkasından gelen melodi ile indie rock çalışmalarının girişini andırıyor. Yine mekanik seslerle karşımıza çıkıyor ama albümdeki melankoli ve ağırlık tüm benliği sarıyor.

10) Xilo - Xylophone'a adanmış gibi duran bir alt melodinin üzerine aksak ve keskin vuruşlar yerleşiyor hemen. Ses kesitleri oldukça yoğun. Gitarın da devreye girmesiyle Western filmlerin havalarını getiriyor.

11) Beautiful Life - Ciddi biçimde beni şaşırtan bir girişi var. Elektro pop rock gibi bir his veriyor ve çok ilginç. Çok ısındığımı söyleyemem. Gerek vokalin belli belirsiz duruşu, gerekse çok öne çıkan bir özelliğinin olmaması beni biraz soğuttu.

12) Hera - 180 derece albümü döndürüyor girişiyle birlikte. Aslında çalışmaya hakim olan melodiyle çok daha hareketli bir şeyler bekleniyor ama yine de genel yapısı itibariyle dikkat çekici özelliğe sahip.

13) The Verdict - Minik bir melodiyle başlıyor ve arkasından Lamb benzeri bir havaya giriyor. Gitarı bekliyorum ama gelmiyor. Yerine mekanik bir melodi geliyor. Genel sakin havasından bir şey yitirmiyor. Ama vuruşlarının yapısını ciddi biçimde takdir ettiğimi de söylemeden geçmeyeyim.

Gui Boratto'nun Resmi Sitesi
Gui Boratto @ MySpace

Tanıtım kesitleri Juno Records'dan alınmıştır.

11.3.07

Kısa Kısa Albümler... (11)

The Black Dog - Book Of Dogma (Soma Quality Recordings, 2007)

İngiltere'deki tekno kültürünün önemli parçalarından biri olan The Black Dog ilk önce Ken Downie, Ed Handley ve Andy Turner üçlüsü olarak hayata başladı. Daha sonra Ed Handley ve Andy Turner gruptan ayrılarak bir başka efsanevi grup Plaid'i kurdular. Ken Downie ise performanslarda çeşitli elemanları denediyse de uzun süre aradığını bulamadı ve en sonunda Martin ve Richard Dust kardeşlerle yolu kesişti.

Grup 6 yıllık bir aradan sonra 2005 yılında yeniden karşımıza çıktı ve şimdi de yeni albümleri "Book Of Dogma"'yı bize sunuyorlar. Albümde The Black Dog'un yıllara yayılmış ve bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmayan çalışmaları var. Saf bir tekno müzik genel olarak atmosferik melodilerle bezenmiş durumda. Ancak albümde hip hop'tan etkileşimler de var. Plaid'in öncesi zamanlara uzanmak ve güzel tekno çalışmalar dinlemek için ideal.

Tarwater - Spider Smile (Morr Music, 2007)

Tarwater Ronald Lippok ve Bernd Jestram adlı iki Alman'dan oluşan bir grup. Prodüksiyon yöntemlerinden tarzlarına kadar her zaman farklı olmayı başaran ender gruplardan.

Kökleri elektro kültürüne dayanan ikili 2005 yılında yayınladıkları ilk albümleri "The Needle Is Travelling" ile elektronun daha saf halini popüler bir formata soktular. Bu albümde de yine bu yapının devamını görebiliyoruz. Ancak albüm oluşturma aşamasında kendilerine uygun bir ses bulana dek aletlerle oynayan ve bulduklarında da parçayı bu sesin üzerine konuşlandıran ikili popülerliğe de farklı şekilde bakıyor. Daha açıkça söylemek gerekirse easy listening ile elektro pop arasında bir yerde kendilerini konumlandırıyorlar ve Morr Music açısından da değişik bir soluk oldular. Mutlaka dinlenilmesi gereken albümlerden biri.

Aoki Takamasa - Parabolica (Op.Disc, 2007)

1976 yılında Osaka'da doğan ve bugünlerde Paris'te yaşayan Aoki Takamasa'nın tarzı click house'a Japonya'nın yanıtı olarak basitçe nitelendirilebilir. Keskin ses kesitlerini yoğun biçimde kullanışı, minimalist akıma verdiği önem ve çalışmalarının genel yapısı itibariyle click house'a ciddi bir yakınlık ortaya koyuyor.

Bilgisayar ortamında yarattığı seslerle oynamak için hem program hem de bilgisayar parçalarıyla oynayan Takamasa, işlemcinin hızını tavana vurdurarak seslerde değişim yaratıyor. Bilgisayarın müziğe olan etkisini en üst düzeyde kullanmaya çalışıyor ve gerçekten çok etkileyici. Albümleri bir yana, canlı performansları ile daha şimdiden dünya çapında üne kavuşmuş durumda.

Parabolica albümü söz konusu olduğunda yine genel tarzına uygun bir çalışma. Click house özellikleri sergileyen hareketli çalışmalar var. Albüm müzikal açıdan ağırlığının yanında eğlenceli. Gelecek vadeden önemli bir yetenekten güzel bir albüm.

8.3.07

Praful - Remixed + 2 (Therapy, 2007)

Praful saksafon, fülüt ve bansuri çalan Alman bir müzisyen. 1980'li yılların ortalarında yerleştiği Amsterdam'da farklı kültürlerin etkileşimine giren sanatçı günümüzde cazın acid ve smooth türlerinde çok başarılı çalışmalar sergiliyor.

Müzikal etkileşimi açısından Brezilya ve Hindistan'ın önemli derecede etkisi dikkat çekiyor. Birbiriyle çok farklı olan bu iki kültürün kaynaştığı noktada müzik açısından son derece zengin çalışmalar ortaya çıkıyor ve Praful'un bugünkü ünü de temelinde buna dayanıyor.

İlk albümü "Pyramid In Your Backyard" ile akıllara kazınan bir başarıya imza atan Praful kendisini bir dünya vatandaşı olarak tanıtıyor ve öncü görevinin dünya müziklerini aynı noktada birleştirmek olduğunu söylüyor. Albümlerinde de bunu bize gösteriyor.

Yeni albümü "Remixed + 2"'de Praful'un 9 adet çalışmasının yeniden düzenlemeleri yer alıyor. Bunun yanında Hardsoul'la birlikte yaptığı "Yalda Night" ve Kareem Raihani ile birlikte yaptığı "Her Eyes Drink" adlı yeni çalışma var. Adında + 2 olmasının sebebi de bu.

Albümü dinlemek inanılmaz bir zevk. Gerçekten çok farklı müzik kültürlerini aynı albümde bulabiliyorsunuz ve hepsinin kendine özgü güzellikleri var. Smooth caz'ın dünya müzikleriyle güzel uyumunu hoşlanan herkes için mutlaka tavsiye ediyorum. Kaçırılmaması gereken bir albüm.

"Pyramid In Your Backyard"ın ses kesitleri

Praful'un Resmi Sitesi

5.3.07

Norah Jones - Not Too Late (Blue Label, 2007)

Bodrum'da barlarda İlhan Erşahin'in grubuna geceliği 100 dolara vokal yaptıktan sonra Amerika'da Arif Mardin imzalı ilk albümü "Come Away With Me" ile parlayan ve "Feels Like Home" albümü ile yerini sağlamlaştıran Norah Jones artık bir yıldız konumunda. Oyunculuk kariyeri ve diğer sanatçılara verdiği çalışmalarla da gittikçe kendini farklı yönlerde de kanıtlamaya başladı.

Albümde ilk albüme oranla biraz daha olgunlaşmış ve çeşitlenmiş bir müzikal altyapı var. Albüm için söylenecek sözler aslında sınırlı çünkü albüm kendisi için konuşuyor. Albümde ileri düzeyde etkileyici çalışmalar var. Klasik Norah Jones tarzının yanında albüme ayrı bir dinamizm katan "Sinkin' Soon" eski kovboy filmlerinin bar sahnelerini hatırlatıyor. Ayrıca bu çalışmada sesini o buğulu tondan güçlü bir silaha dönüştürüyor. Bu da vokal olarak da ne kadar tecrübe kazandığını açıkça ortaya koyuyor.

Akustik gitar ve piyano en önde yer alıyor ve Norah Jones'un sabah uykusu güzelliğindeki sesiyle birlikte çok etkileyici bir halde. Ancak akustik gitar eski albümlere göre çok daha ön planda. Bunun sebebi Amerikan Country müziğindeki yükseliş de olabilir ancak kesin olan bir nokta var, Norah Jones bunu kendine güzelce yakıştırmış. Ama albümün genelinde yoğun bir Amerika havası olduğu kesin. Cazdan bir hayli keskin bir dönüş bu aslında. Bu açıdan dünya yıldızı olma yolundaki bir isim için biraz kısıtlayıcı bir albüm olarak da görülebilir. Elbette Amerikan havası var derken her zaman altta caz unsurları bulunuyor. Fakat eskisi kadar yoğun ve çalışmalara hakim değil.

Vokale biraz daha yoğunlaşmak gerekirse kalitesine söylenecek fazla bir kelam yok. Tabii sözlerin gücü hakkında birkaç söz söylemek lazım. Norah Jones gerçekten yetenekli bir söz yazarı ve kendi sesini iyi tanıyor. Bu da çalışmalarda vokalin muhteşem etki yaratmasını sağlıyor. Bu bakımdan dünya çapında sesini en etkin kullanan genç yeteneklerden biri kesinlikle.

Albümde beğendiğim çalışmaları sıralamaya geçmeyi planladığım şu an itibariyle baktım ki neredeyse her çalışmayı yazacağım. Bu sebeple yazmamak en iyisi gibi geldi. Tüm albümü dinleyip herkesin kendi karar vermesi daha iyi olacak. Bence yapılacak en iyi iş ele bir kadeh şarap alıp mümkünse bir manzara eşliğinde albümü dinlemek.

Norah Jones'un Resmi Sitesi
Norah Jones @ Wikipedia TR

2.3.07

2raumwohnung - 36grad (It.Sounds, 2007)

Inga Humpe ve Tommi Eckart'tan oluşan 2raumwohnung, Doğu Almanya kökenli müzik gruplarından biri. Aslında grubun kurulma sebebi de oldukça ilginç. Cabinet adlı Doğu Alman sigara markası için reklam müziği yapmayı düşünen ikili kendilerine bir isim ararlar ve 2raumwohnung'un ortaya çıkış süreci bu şekilde başlar.

Bugüne kadar biri düzenleme albümü olmak üzere 5 albüm çıkaran ikili 2003 yılında "In Wirklich" adlı albümleriyle Almanya'nın en iyi dans albümü ödülünü aldı. Bu onların yükseliş sürecinde onlara çok büyük bir itici güç kazandırdı.

Ülkemizde de performans sergileyen 2raumwohnung Inga'nın uykudan yeni uyanmış yumuşak ve sıcak sesine Tommi'nin yazdığı elektronik müzik altyapılarıyla etkileyici bir sonuç çıkarıyor. Tür olarak pop, tech-house, house ve electro pop'un çeşitlemelerini ortaya koyuyorlar.

Albüm o kadar rahat dinleniyor ki insana mutluluk ve huzur veriyor. Her ne kadar Almancam sözleri anlayacak kadar iyi olmasa da o güzel vokal ne söylese dinlerim diyebilirim.

Bu arada 36grad adlı çalışma daha şimdiden dans listelerine üst sıradan girmiş durumda. Görünüşe göre albümün geri kalan çalışmalarının plakları çıktıkça 2007 yılı boyunca 2raumwohnung'u daha çok dinleyeceğiz.

Ayrıca albümde eskiye nazaran ufak bir farklılık da "Ich Bin Der Regen" adlı çalışmadaki yoğun caz rüzgarı.

Albümde dikkat çeken çalışmalar:

1) Besser Gehts Nicht
2) Mir Kann Nichts Passieren
3) 36grad
6) Nimm Sie
7) Ja
8) La La La
11) Eins Zwei Drei - Tschiu...

2raumwohnung Resmi Sitesi

Tanıtım kesitlerini dinlemek için Real Player elzemdir.