26.9.08

Metallica - Death Magnetic (Warner, 2008)

Yaklaşık 9 yıllık bir gecikmeyle tanışmıştım 1990 yılında Metallica'yla bir abimin elime kasetlerini tutuşturmasıyla okul servisinde. Walkman'de Pink Floyd dinliyordum ve Onur abi "Onu sonra dinlersin, al bunu dinle" diye uzatmıştı "...And Justice For All"'un kasedini. Kasedi ertesi gün geri vermiştim çünkü o akşam Yeşilköy'de inip 4 albümün kasedini de almıştım. Vay be dediğimi bile hatırlıyorum. O noktadan itibaren ailemde de gözle görülen değişimler olmuştu. Bu değişimi anlamam ise Apocalyptica'nın Metallica'nın parçalarını 4 çelloyla yorumladığı ilk albümleriyle oldu. Annem odama gelip "Böylesi daha güzel olmuş" dedi ve çıktı geri. Şaşırmak buna denir.

Metallica'ya o gün de hayrandım, hala da hayranım. Değişim meğişim kime ne. 1990'dan bu yana ben ne kadar değiştim, adamlar da değişebilirdi. Sonuçta grup onların. Amma velakin insan elbette bu kadar beğendiği gruptan yine benzer tınıda şeyler duymak istiyor. Araya birkaç albüm ve bir hayli yıl koyduktan sonra kocayan Metallica bize "Alın da susun" dedikleri bir albüm verdiler. Şimdi kimi, "E niye bu kadar ara verdiniz o zaman o abuk şeyleri dinletirken" diyecek, kimi de "Yahu yeni Metallica daha yumuştu, güzeldi be" diyecek. Bitmez bu geyikler. Önemli olan sonuç.

Öncelikle Warner'a laflar hazırladım. Albümün Deluxe plak versiyonu 120 dolar mı olur kardeşim. Ayıp. Tamam limitli sayıda falan ama yok deve. R.E.M.'i 40 Euro'ya aldım. Biz de maaşlı adamız yani. Neyse.

Metallica Jason Newsted'in ayrılışından sonra 2. albümünü yayınlıyor. Arada kaynayan ama buna rağmen 30 ülkede 1 numaraya fırlayan "St. Anger"'dan sonra ilk dinlediğimde sarıldım bu albüme. 5 yıl geçmiş, Robert Trujillo gruba tam anlamıyla uyum sağlamıştı. Bunu geçen sene Rock Werchter'de "Sick Of It All" turnesi kapsamında rahatça görmüştüm her ne kadar "For Whom The Bell Tolls"'da Newsted'e oranla daha zayıf kaldıysa da.

Albüm geçmişe dönüşü işaret ediyor. Bunu artık söylemeye fazla gerek yok. İlk defa ben demiyorum. Sittin yerde incelendi bu ana kadar. Ancak tüm bunların Bob Rock olmadan yaşanması ilginç. Kimine göre prodüktör Bob Rock onları bu hale getirdi "Black" albümünden başlayarak.

Albüm hakkında en baştan olumsuz bir şey söyleyeceğim. "Unforgiven III". Sırf adı yüzünden ısınamadım parçaya. Hayır parçanın kendisi de öyle çok ahım şahım değil ama ismi daha da vahimleştiriyor durumu.

Gelelim albümün gerisine. Süper! "That Was Just Your Life"'tan başlayan Thrash Metal bazı noktalarda Robert Trujillo'nun da gazıyla Rage Against The Machine moduna bile giriyor "The End Of The Line"'ın girişinde olduğu gibi. Kirk Hammett'ın "St. Anger"'da ara verdiği süpersonik gitar sololarının da geri gelmiş olması albümü apayrı çekici yapmış. "Broken, Beat & Scarred"'da güneş gibi parlıyor her notası. Daha da etkileyicisi ise "All Nightmare Long"'da çıkıyor karşımıza.

James Hetfield'ın artık vokalist olarak muhteşem performanslarını bir yana koyarsak ritm gitarda güzel işlere imza atmış. Her adımını güçlü atmaya dikkat etmiş albüm boyunca. Nefes aldırmak istemediği bir hayli ortada. "Ölmedim, işte buradayım!" dercesine saldırıyor her imkanı olan noktada.

Bir söz de Lars Ulrich'e. Herkesin bildiği üzere kendine deliler gibi bakan, sürekli antreman yapan Ulrich albümün başından sonuna ritmi ayarlıyor ve hiç çekinmeden her yere imzasını atıyor.

Şöyleydi de böyleydi de. Metallica'yı seven zaten albümü dinleyecektir. Sevmeyen de bu saatten sonra eğer 10 yaşında değilse sevmez. Fazla lafa gerek yok. Dinleyin, beğenirseniz düşünmeden alın. Önümüzdeki hafta gidip alacağım plağını.

MP3: Metallica - The End Of The Line
MP3: Metallica - Broken, Beat & Scarred

Metallica'nın resmi sitesi
Metallica @ MySpace
Albümü satın almak için
Plağı satın almak için

24.9.08

T. Raumschmiere - I Tank U (Shitkatapult, 2008)

Shitkatapult plak şirketinin sahibi Marco Haas'ın Elektronik müzik sahnesinde farklı ve güçlü bir şekilde yerini almasını sağlayan projesi T. Raumschmiere'den yeni albümü çıkıyor.

Eletronik müziğin Endüstriyel ve Rock türleriyle kesiştiği bir noktayı kendine hedef seçen ve biraz da anarşist bir ruha bürünen T. Raumschmiere projesi 2000 yılında ilk çalışmalarını sergilediğinden sonra 2006 yılına kadar sürekli çalışmalarıyla söz konusu oldu. Ancak bundan sonra çalışmalarda bir duraksama yaşandı ve bu ancak yeni albümün ve ondan önce de albümden bir parça olan "E"'nin Single olarak yayınlanmasıyla son buldu.

"I Tank U" eskilere göre biraz daha değişim sinyalleri veriyor. Öncelikle albümde distort olmayan vokallerde bolluk var. Bunun yanında Hip Hop yapısı da ağırlığını koymuş. Modeselektor'ün etkisi olarak adlandırabiliriz bunu rahatlıkla. Albüm birçok noktada da NIN'la dirsek temasında.

Eski parçalardan "Musick", "Monstertruckdriver", "Rabaukendisko", "The Game Is Not Over" ve "Radio Blackout"'u düşündüğümüzde bu albümde aradığımızı bulmamız zor görünüyor. Bunlara en yakın çizgideki "E" bir hayli Trance türevi olmuş desek yanlış olmaz. BPM'i biraz artırsak Armin Van Buuren setinde şekilli olarak yerini alır.

Gerisine gelince Endüstriyellik artık en temel noktayı oluşturuyor. "I Tank U", "The Front Row Is Not For The Fragile!!", "Crack A Smile" ve "What Are You Talking About?" bunlara örnek. Onların yanına Big beat denemesi ve Puppet Mastaz vokalli "Animal Territory", saçma sapan "111 Kg DNA" ve doğrudan dans pistlerine açık bir aday niteliğinde "Brenner" var. Unutmadan alternatif Electro Pop modeli "Pedal To The Metal"'ı da es geçmemek lazım.

Albüm uzun bir aradan sonra T. Raumschmiere'nin nereye yöneleceğini bilmemesinden kaynaklanıyor gibime geldi. Tam bir yön belirlememiş, Endüstriyellik temelinde farklı açılımlara yaklaşmış. Açıkçası "Anti" ve "Radio Blackout" albümlerinden sonra kendisinden daha emin bir albüm çıkarmasını dilerdim. Zira onun yaptığı türü birçok kişi kopyalamaya ama hiçbiri onun kadar etkili olamadı. Ama o da en iyi bildiği yoldan sapınca ortaya eskiye nazaran daha zayıf bir albüm çıkmış.

MP3: T. Raumschmiere - I Tank U
MP3: T. Raumschmiere - E

T. Raumschmiere'nin resmi sitesi
T. Raumschmiere @ MySpace
Albümü satın almak için

20.9.08

Metronomy - Nights Out (Because, 2008)

Joseph Mount, projesi Metronomy'den 2. albümünü çıkardı bu ay. Artık tek kişilik değil 3 kişilik bir proje olarak. Daha önce Kate Nash, Foals ve Roots Manuva'ya prodüksiyon yapan bir isim olan Mount, Metronomy projesinden çıkardığı 2. albümle yine bir hayli dikkat toplayacağa benziyor. İyi mi kötü mü, ya da kimin dikkatini toplayacak onu bilemem. Benim olmadığı kesin.

Metronomy'den Misak sayesinde haberim oldu. Daha önce dinlememiştim. Bu sebeple ilk albümüyle karşılaştırma imkanım da yok. Açık açık söyleyeyim. Amma velakin karşılaştırmaya çok gerek yok bence.

Albüm komik. Daha doğrusu komiklik derecesinde kötü. Hani öven birkaç yazı da gördüm. Ama övülecek bir yerini bulamadım. Albümün bazı noktalarında LCD Soundsystem takipçiliği yapmaya çalışmış. Bu parçalar da ortaya albümün en dinlenebilir olmuş. "The End Of You Too" ve "Radio Ladio" buna bir örnek. Daha sonra "My Heart Rate Rapid" gibi Chk Chk Chk benzeri de mevcut.

Ama kendine özgün olmaya çalıştığı yerlerde de ciddi anlamda sınıfta kalmış. "Heartbreaker" basit bir Elektronik menşeili Indie Pop olmuş. Müzikal anlamda elle tutulacak bir yön yok. Bir diğer örnek de Jean Jacques Perrey'in 30 yıl önce yaptığı, bundan daha modernlerini de Hague konseptinin sanatçılarının yaptığı Italo Disco "Back On The Motorway".

Bana göre gayet zaman kaybı bir albüm. Diğer parçalara girmeyeceğim bile. Dinlediğimden ve hiç beğenmediğimden yazmaya gerek dahi görmüyorum. İncelemediğim veya inceleyeceğim albümlere haksızlık olmasın kaybettiğim zaman.

MP3: Metronomy - The End Of You Too
MP3: Metronomy - Back On The Motorway

Metronomy'nin resmi sitesi
Metronomy @ MySpace
Albümü satın almak için (Emin misiniz?)

18.9.08

Muslimgauze - Armsbazzar (Essence Music, 2008)

Elektronik müzikte çığırlar açan farklı bir isim Bryn Jones. O ve Muslimgauze projesi hakkında fi tarihinde bir inceleme de yazmıştım ve hala bu yazı benim için ayrı bir yere sahiptir.

Muslimgauze ne yazık ki bugün aramızda değil. 1999 yılında kan zehirlenmesinden aramızdan ayrıldı. Ancak albüm ve plaklarını yayınladığı 17 yıl boyunca bizlere 200'den fazla eser bırakmayı da bilecek kadar yetenekli ve üretkendi. O öldükten sonra 10'dan fazla albümü yayınlandı. Daha önce yayınlanmış albümleri ise tükendiğinden her sene 5'er 10'ar tekrardan yayına giriyor.

Günümüz elektronik müzik dinleyicilerinden çoğunun bihaber olduğu isimlerden biri. İlk akla gelen özelliği tablayı elektronik müziğe sokan isim olması. Bunun yanında Dub öğelerini ustaca kullanımı, deneysel elektronik müziğe ve böylece genel anlamda elektronik müziğin gelişimine katkıda bulunması ise onu çok önemli yapıyor.

Muslimgauze'un 1994-1997 yılları arasında yaptığı iki albümden birer seçkinin (Hebron Massacre ve Gulf Between Us) yanında yayınlanmamış (Armsbazzar ve Zaffaran) 2 parçayı da içeren albüm bana göre sadece bu yönden bile çok önemli. Ayrıca albümü dinlediğimizde özellikle bu dönemde bile böyle kaliteli işler yapan insanların azlığı dikkati çekiyor (Kederlendiriyor da diyebiliriz).

Albüme adını veren "Armsbazzar"'dan başlayarak albüm boyunca giden bir Dub yapısıyla karşı karşıyayız. Bu aslında Rootsman'in de bir nebze Muslimgauze üzerindeki etkilerinden kaynaklanıyor demek doğru olur. Zira Rootsman'le ortak çalışmaları "City Of Djinn"'den başlayarak Muslimgauze'un bu türe ciddi anlamda sıcak bakmaya başladığı çalışmalarından belliydi.

Albüm 999 tane elle numaralandırılmış CD, 6 tane çizim ve bir posterden oluşan paketlerde satılıyor. Limitli sayıda basılması diğer Muslimgauze çalışmalarından bir hayli alışık olduğumuz bir durum zaten. Albümün Box Set versiyonu ise 149 adet basılmış ve çoktan tükenmiş durumda.

Bence kaçırılmaması gereken bir çalışma. Muslimgauze ile tanışmamış insanlar için artık bir nebze geç de olsa güzel bir fırsat. Nadiren artık Muslimgauze'un bilinmeyen çalışmalarını dinleme imkanı buluyoruz ve hazır bulmuşken tadını çıkarmak gerekiyor. Bu arada eski albümlerinin 300 dolara kadar alıcısı olduğunun da altını çizeyim. Bu henüz 18 dolar.

MP3: Muslimgauze - Armsbazzar
MP3: Muslimgauze - Zaffaran

Muslimgauze'un resmi sitesi
Albümü satın almak için

16.9.08

CSS - Donkey (Sub Pop, 2008)

Modern dans gruplarının öncülerinden sayılan CSS, Cansei De Ser Sexy geri döndü. Ben oradan oraya gezinirken albüm çıktı, bir hayli konser verdiler, festivallere katıldılar. İncelemek de anca bugüne kaldı.

Yaptıkları müzikte sanat adına fazla bir şey aramamak gerekiyordu ilk albümlerinde. Ama eğlence adına birçok şey bulmak mümkündü. Bir nevi Pop'un tanımı gibi gelse de tarz olarak dansa daha dönüktüler.

Donkey albümünde bu havayı ne kadar korumaya çalışmışlar bilmiyorum. Aslında temel mantalite aynı. Fakat olayın biraz daha sanatsal yönüne kaymak istemişler gibime geldi. Burada da pek güçlü olmadıklarından toslamışlar.

Albüm eğlenceli. Basit olduğu, yani CSS'in güçlü olduğu nokta, gayet güzel de. Fakat dediğim gibi bazı noktalarda kaymalar olmuş. Oralar da şöyle etrafa biraz bakınca zayıf kalıyor bir hayli. Bazı parçalarda bu iki elementi birleştirmeye çalışmışlar. İşte oraları hiç olmamış. İnsanlar gayet memnundu arkasını düşünmeden dans edip eğlenmeye. Hiç gerek yoktu bunu sulandırmaya. Şekil A-1 Kaiser Chiefs. Eblek sözlerle süper idare ediyorlar.

"Jäger Yoga", "Give Up", "Beautiful Song" ve "Move" güçlü olduğu noktalar albümün. Keza "Rat Is Dead" ve "I Fly" bu sapıtanlara örnek olabilir. Başı gayet güzel ama sonradan kendi içinde çatışıyor. CSS'in düşmek üzere olduğu hataya tüm albümle Ladytron düştü. Gereksiz oldu ve sonucu da bir hayli ağırdı. Rezil bir albüm. Umarım CSS bildiği şeyi, güçlü olduğu noktayı zorlamaya devam eder ve daha fazla bulandırmaz suyu.

Not: MP3 linkleri kaldırılmıştır. Hiçbir uyarı göndermeden yazıyı sildirten CSS'in ve Sub Pop'un bir daha albümünü incelemeyeceğim. Belki daha hayırlı olur bu onlar için.

14.9.08

Promocity 1 - August

Yeni bir köşeyi karşılama zamanı. Ne zamandır elime gelen tek ya da iki üç parçalık promoları değerlendirmenin ve kayda değer olanları paylaşmanın bir yolunu arıyordum. Promocity ile bunu karşılamayı umuyorum.

Daha önceden bu köşeyi yapmadığım için elimde olan beğendiğim promoları şimdi biraz daha uzunca bir liste olarak paylaşacağım bu ay. Daha sonrakiler biraz daha ufak olabilir.

MP3: Tim Young Band - Kerouac
MP3: Bakers At Dawn - Endless
MP3: Bakers At Dawn - Hopeful
MP3: Centro-Matic - I, The Kite
MP3: Miracles Of Modern Science - MR2
MP3: South San Gabriel - Trust To Lose

12.9.08

Bloc Party - Intimacy (Wichita, 2008)

1.5 yıl önce "A Weekend In The City" albümleriyle buraya konuk olan Bloc Party yeni albümünü çıkardı. Ziyareti tekrarlamak lazım. Bu sefer karşımıza neler çıkacağı konusunda ise ilk aldığım tepkiler ilginç.

Bloc Party Post-Punk Revival olarak adlandırılan ve The Cure, Joy Division gibi grupların devamı niteliğinde görülen akıma ait. Ancak elektronik öğelerin kullanımı konusunda ciddi bir potansiyel var Rock temelinin yanında.

Geçen sene Rock Werchter'de kendilerini izlediğimde performanslarının beklediğimin de üzerinde olduğunu söylemem gerek. Onlardan daha ünlü olan birçok yeni yetme Indie Rock grubunun fersah fersah üzerindeydiler. Üstelik diğerleri gibi pek Pop yapmamalarına rağmen.

"Intimacy" ile ilgili ilk söyleyebileceğim nokta yaptıkları Rock anlayışındaki Elektronik müzik ağırlığı bir hayli artmış durumda. O derece ki bazı noktalarda ElectroRock yaptıklarını söylemek bile yanlış olmaz. Albümün açılışını yapan "Ares" Chemical Brothers veya Apollo 440 imzası da taşıyabilirdi gayet güzel olarak. Big Beat temelinde ilginç bir çalışma. Kele'nin vokalde Hip Hop esintileri sunması da güzel bir iş. Aynı yoğunlukta olmasa da benzer Big Beat yapısını "Mercury"'de de bulabiliyoruz. İlginçtir ikisi de parlayacak çalışmalar. Ama resmin genelinde doğal olarak Rock var. Zaten arkalarındaki "Halo"'ya geldiğimizde bunu açıkça yüzümüze vuruyorlar. Güzel de bir geri dönüş oluyor.

Albümde dikkati çeken bir nokta grubun tam anlamıyla hangi yola sapacağını kestirememiş olması. Sanki ilk albümle 2. albüm arasında bir adım bu. "A Weekend In The City" bu albüme oranla daha olgundu. Burada ise duruş biraz daha belirsiz. Müzikal açıdan istekleri belirsiz olabilir ama müzikal öğeleri parça parça incelediğimizde hepsinin ne yaptıklarını çok iyi bildikleri belli. İş birleşince belirsizlik çıkıyor ortaya.

"Halo" aslında bunun bir örneği. Yenilikçi iki parçanın arkasında "A Weekend In The City"'nin Bonus parçası gibi duruyor. "Zephyrus", "Biko" ve "Sings"'ı ise henüz bir yere oturtamadım. Belki biraz fazla Thom Yorke dinleyip özendiler ama alışkın olmadıklarından beceremediler. "Trojan Horse", "One Month Off" ise zayıf gelen baterisi ve synth melodisi hariç yine eskilerden kalan bir çalışma.

Albümün rezaleti "Better Than Heaven" adlı Electro Pop olmuş. Hiç olmamış. Arkasından gelen "Ion Square" çok farklı değil ama o kadar kötü değil. Sadece başarısız.

Bloc Party'den ricam (Çok iplerler ya) bir sonraki albüm için daha geniş zamanlı bir stüdyo çalışması yapıp hangi yöne seyredeceklerini kestirmeleri. Çünkü albümde çok güzel parçalar olmasına rağmen iki farklı yöne eğilmeleri karışıklık ve beğeni eksikliği yaratacak.

MP3: Bloc Party - Mercury
MP3: Bloc Party - Trojan Horse

Bloc Party'nin resmi sitesi
Bloc Party @ MySpace
Albümü CD olarak satın almak için Ekim ayını bekleyeceksiniz ama ön sipariş alınıyor, dijital olarak ise hemen alabilirsiniz

10.9.08

Nightmares On Wax - Thought So (Warp, 2008)

DJ Ease aka Geroge Evelyn aka Nightmares On Wax (NOW). Warp Records'ın en gözlerden uzak sanatçısı desem pek de hatalı sayılmam. Oldukça deneyimli olmasına rağmen her zaman örtünün altında kalmayı seven bir müzisyen. İbiza'ya taşınmış olmasının sebeplerinden biri de bu zaten.

1995 yılından bugüne uzanan serüvende Chill Out türünün çizgilerinin yeniden çizilmesine neden olan isimlerin başında geliyor NOW. Halen bu çizgileri zorluyor. Neredeyse yaptığı her parça Hip Hop temellerinde yer alıyor ama en sade haliyle.

Bir önceki albümü "In a Space Outta Sound"'un üzerinden 2 yılın üzerinde zaman geçti ama hala tadı damağımda. O sene 10 kişilik bir oylama sonucunda yaptığım en iyiler listesinde 37. sırada yerini almıştı albüm. Bu albüm listeye girecek mi bu sene bilmiyorum ama yine birkaç iz bırakacağa benzer.

Albüm aslında bir yolculuğu betimliyor. Albüm hazırlıkları sırasında Leeds'den Ibiza'ya taşınma işlemleriyle uğraşan NOW, bu süreç zarfında parçaları hazırladı. Albümde onun Leeds'deki tavrına karşılık İbiza'nın etkisini de görmek mümkün. Bundan sonraki albümünde ise İbiza ruh halini daha çok göreceğiz ve buradaki parçalar sayesinde neler bekleyebileceğimizi de daha iyi görüyoruz tadımlık olarak.

Albümde vokal olarak karşımıza Ricky Ranking, Chyna Brown ve Ella May çıkıyor. Kendi vokaliyle alakası olmayan NOW'ın her zaman başvurduğu konuk vokalistlere alışkınız zaten. Değişen parça havasına uygun vokal seçimini ise başarılı diye adlandırmak en doğrusu.

George Evelyn kötü bir albüm yapmayacak kadar tecrübeli ve yetenekli bir isim. Ayrıca vuruş yapılarındaki üstadlığı ise bunlara ek oluyor. Bu konuda kurduğu plak şirketi Wax On'dan bizlere sunduğu yetenek Guts aka Henry Fabrice ise kendisinden birçok şey öğrendiğini söyledi ve albümündeki başarıda Evelyn'in büyük emeği olduğunu da belirtti. Şu aralar İbiza'da yakın oturmalarına rağmen ilişkileri pek iyi değil. Henry ile son konuştuğumda Wax On'un tutum ve yönetim şeklinden pek hazzetmiyordu.

Albümde büyük anlamda başarı sağlayacak bir parça yok. Ama akılda kalacak ve kendini birkez daha dinletecek parça bol. "Da Feelin", albümden çıkan ilk single "195 Lbs", Leeds döneminden bizlere esen "Be There" ve "Moretime" yer alıyor. Bunun yanında "Pretty Dark" ve Reggae etkili "Still? Yes!" ise albümün geneline oranla bir hayli zayıf kalanlar arasında.

Warp'ın en deneyimli ve eski sanatçısı konumundaki George Evelyn'den ortalığı karıştırmayacak kadar sade bir albüm. Belki bazılarının beklentisini karşılayamayacak kadar sade bile olabilir. Artık yeni bir döneme giren NOW için önce bu albümü özümsemek, sonra da bir sonrakini beklemek gerekiyor. Bakalım İbiza nasıl etki edecek kendisine tam olarak.

MP3: Nightmares On Wax - 195 Lbs
MP3: Nightmares On Wax - Be There

Nightmares On Wax'in resmi sitesi
Nightmares On Wax @ MySpace
Albümü satın almak için

8.9.08

Klaus Schulze & Lisa Gerrard - Farscape (Synthetic Symphony, 2008)

Klaus Schulze'a olan sevgim ve saygımı belirtmeme gerek yok. Her ne kadar onunla röportaj yaptığımda (Buradan bakabilirsiniz) bir nebze yaşlı ve huysuz ihtiyar modeli yaklaşımını gördüysem de müziğin son 40 yılda yaşadığı devinime birebir şahit olmuş ve bunun önemli bir bölümüne etki edebilmiş bir isim. Bunun yanında Lisa Gerrard'a geldiğimizde ise "Dead Can Dance" ile hayran kaldığımız, solo projesiyle de saygımızı her vokal performansıyla sonuna kadar hak etti.

Peki bu ikilinin bir araya gelmesinde önemli olan nokta ne dersek öncelikle Klaus Schulze'un ölümün eşiğinden döndüğü hastalığını atlatarak yeniden stüdyoya girmesi bile başlı başına önem taşıyor. Arkasından bugüne kadar insan seslerini sadece bir müzik enstrümanı olarak kullanmış ve böyle olmasını seven bir ismin Lisa Gerrard gibi bir vokal virtüözü ile çalışması güzel bir deneyimin ilk habercileri.

Müzikal açıdan altyapı gerçekten çok başarılı. Aslında albüm için 300 dakikalık müzik hazırlayan Klaus Schulze'dan da daha azı beklenemezdi. KS bu kadar materyali 2 haftada hazırlamış. Lisa Gerrard ise kayıt için buluştuklarında hayran kalıp 2 gün içinde 150 dakikalık bölümüne vokal yapmış. İki büyük yeteneğin buluşması hızlı ve bereketli sonuç vermiş. Bu da şaşırtmamalı bence. KS'nin kendi tabiriyle, bir albüm hazırlığı uzun sürerse illa ki içinde bazı yanlışlar vardır. İnsan gerçekten üretken olduğunda işler çok hızlı gelişir kendiliğinden.

Destansı yapı albümün tamamında mevcut. Müzik vokale kapıyı açıyor, vokal da o kapıdan giriyor, bizi de sürüklüyor. Synthesizer kullanımı hayranlık uyandıran kalitede. Zaten şu anda Pete Namlook, Move D ve KS söz konusu olduğunda bu noktada herhangi bir şüphe de olmuyor.

Albüm 2 CD'den oluşuyor. 7 parçalık bir ziyafet sunuyor bizlere. Sanki her saniye karşımızda bir resmin darbeleri vuruluyor. Parça bitmeye yakın da resmin tamamlanmış hali tüm güzelliğiyle size betimleniyor. Mutlaka dinleyin. Özellikle seyahat sırasında dinlediğinizde (Ben ilk öyle yaptım) mükemmel bir rahatlama ve mutluluk hissi aşılıyor.

MP3: Klaus Schulze & Lisa Gerrard - Liquid Coincidence 1

Klaus Schulze'un resmi sitesi
Klaus Schulze @ MySpace
Lisa Gerrard'ın resmi sitesi
Lisa Gerrard @ MySpace
Farscape @MySpace
Albümü satın almak için

7.9.08

Ay Tutulması - Ağustos 2008

İş ve özel gezilerimin yoğun olduğu bir aydı Ağustos ve bu yüzden sadece 11 albüm inceleyebildim. Neyse arayı Eylül'de kapatmayı umuyorum. Eylül ayı çok önemli sanatçıların albümlerini yayınladıkları bir ay olacak. O sebeple heyecanlı da geçecek. Lafı uzatmadan Ağustos'un Ay Tutulmasına geçelim.

1) Alejandro Escovedo - Chelsea Hotel '78
2) Asian Dub Foundation - Burning Fence
3) Heartthrob - Blind Item
4) Heaven And - Scarlet Woman
5) Ketz - Walkthrough
6) One Day As A Lion - Last Letter
7) Opeth - Coil
8) Pivot - In The Blood
9) Ryoji Ikeda - Test Pattern #0100
10) Stanton Moore Trio - (Late Night At The) Maple Leaf
11) Steinski - Jazz

3.9.08

JD And The Straight Shot - Right On Time (Artist Garage, 2008)

Jim Dolan'ın başını çektiği Blues grubu JD And The Straight Shot, 2005 yılında çıkardığı ilk albüm "Nothing To Hide"'ın ardından önlenemeyen bir yükselişe geçti. Blues'un daha bir göz ardı edildiği günümüzde ise önemli modern Blues oluşumları arasında yerini almış durumda.

Grubun 2. albümü "Right On Time" ise 2 senelik uzun, yorucu ve alabildiğine başarılı bir turnenin bitişini işaret ediyor. Birçok ünlü gitar üstadı da albümde destek amacıyla yerini almış. Sonuç olarak da kaçırılmadan dinlenesi bir Blues albümü ortaya çıkmış.

Albümde Blues var. Yer yer Rock N Roll ile dirsek temasına giriyor, hatta dahada ilerliyor. Yeri geliyor sade Down N Dirty Blues'a geri adım atıyor. Ama eğlendirdikçe eğlendiriyor. Turnenin neden bu kadar başarılı olduğuna şaşırmamak lazım. Albümde Gary Moore tarzı balada yaklaşan bir tek "Slow Motion" var. O da çok ciddi bir denklik yaratmış Gary Moore'a. Parçada viskinin güzelliklerini anlatmış olması kararımı etkilemiyor.

Albümde birçok güzel parça var. Jump Blues'a kaymadan bu kadar güzel bir eğlence havası yakalanması ise apayrı memnun etti beni. Jump Blues'a kaymasının kötü olacağından değil, sadece tek eğlence Jump Blues'dan çıkar gibi yanlış bir anlayışın zaman zaman etkili olmasından dolayı. Bir "Gonna Kill That Dog" var ki sözler basit, hikaye basit, müzik de sade. Ama parçanın bütünü muhteşem.

Her yönden hiç düşünmeden tavsiye edebileceğim çok güzel bir albüm. Söz konusu Blues olduğunda da yılın en güzel albümlerinden biri olacağını şimdiden kestirmek zor değil. Mutlaka edinin.

MP3: JD And The Straight Shot - Lie No Better
MP3: JD And The Straight Shot - Gonna Kill That Dog

JD And The Straight Shot'ın resmi sitesi
JD And The Straight Shot @ MySpace
Albümü satın almak için