Haziran 2008 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haziran 2008 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3.9.08

JD And The Straight Shot - Right On Time (Artist Garage, 2008)

Jim Dolan'ın başını çektiği Blues grubu JD And The Straight Shot, 2005 yılında çıkardığı ilk albüm "Nothing To Hide"'ın ardından önlenemeyen bir yükselişe geçti. Blues'un daha bir göz ardı edildiği günümüzde ise önemli modern Blues oluşumları arasında yerini almış durumda.

Grubun 2. albümü "Right On Time" ise 2 senelik uzun, yorucu ve alabildiğine başarılı bir turnenin bitişini işaret ediyor. Birçok ünlü gitar üstadı da albümde destek amacıyla yerini almış. Sonuç olarak da kaçırılmadan dinlenesi bir Blues albümü ortaya çıkmış.

Albümde Blues var. Yer yer Rock N Roll ile dirsek temasına giriyor, hatta dahada ilerliyor. Yeri geliyor sade Down N Dirty Blues'a geri adım atıyor. Ama eğlendirdikçe eğlendiriyor. Turnenin neden bu kadar başarılı olduğuna şaşırmamak lazım. Albümde Gary Moore tarzı balada yaklaşan bir tek "Slow Motion" var. O da çok ciddi bir denklik yaratmış Gary Moore'a. Parçada viskinin güzelliklerini anlatmış olması kararımı etkilemiyor.

Albümde birçok güzel parça var. Jump Blues'a kaymadan bu kadar güzel bir eğlence havası yakalanması ise apayrı memnun etti beni. Jump Blues'a kaymasının kötü olacağından değil, sadece tek eğlence Jump Blues'dan çıkar gibi yanlış bir anlayışın zaman zaman etkili olmasından dolayı. Bir "Gonna Kill That Dog" var ki sözler basit, hikaye basit, müzik de sade. Ama parçanın bütünü muhteşem.

Her yönden hiç düşünmeden tavsiye edebileceğim çok güzel bir albüm. Söz konusu Blues olduğunda da yılın en güzel albümlerinden biri olacağını şimdiden kestirmek zor değil. Mutlaka edinin.

MP3: JD And The Straight Shot - Lie No Better
MP3: JD And The Straight Shot - Gonna Kill That Dog

JD And The Straight Shot'ın resmi sitesi
JD And The Straight Shot @ MySpace
Albümü satın almak için

17.8.08

Heaven And - Sweeter As The Years Roll By (Staubgold, 2008)

Birçok yetenekli ve kendini kanıtlamış elektronik müzik sanatçısının bir araya gelmesinden oluşan yeni bir grup Heaven And. Grubun iki üyesi Tony Buck ve Martin Siewert daha önceden Komfort 2000'in de üyeleriydiler. Steve Heather ve yetenekli basçı Zeitblom ile birleşince de ortaya Heaven And çıktı. Ayrıca bir güzellik de Einstürzende Neubauten'den tanıdığımız Alexander Hacke'nin de albümdeki 2 parçada vokalde yer alması.

Saygıdeğer Markus Detmer'in Staubgold'dan çıkan albüm aslında uzunca bir süredir elimde. Hatta dinledikten sonra Markus Detmer'e de teşekkürlerimi sundum ama albümü incelemek yoğun tempo arasında biraz gecikti.

Albüm minimalizm temelinde deneysellik sınırlarında. Buna ek olarak farklı müzik kökenlerinden vurmalı çalgılar da yer alıyor. Daha ikinci parça olan "Scarlet Woman"'da bu dikkat çekiyor marimba ile. Alexander Hacke'nin vokali de inanılmaz bir güzellik katıyor parçaya. Ondan önceki "As If A Star" ise kendi içinde apayrı devinimlere sahip. Krautrock ve Caz arasında gidip geliyor. "Bring Back Those Happy Days" bizim doğrudan füzyona döndüğümüzü işaret ediyor endüstriyel bir Caz ile. Nefesimi kesen bir gitar rifi var.

Albümün ilerleyen noktalarındaki "Parade", her bakımdan adına yakışır bir tablo çıkarıyor karşımıza. Baterinin Japon Kodo benzeri vuruşlarının yanında gitar rifleri ve ziller derken görkemli bir mimariye bakıyormuş hissi yaratıyor.

Alternatif sesler dinlemek isteyenler ve karmaşanın da güzel olabileceğini algılayabilecek genişliğe sahip olanlar için denenesi bir albüm. Albüme elini atan her ismin de önemli bir yetenek olduğunu unutmamak gerekiyor.

MP3: Heaven And - Scarlet Woman
MP3: Heaven And - Parade

Staubgold'un resmi sitesi
Albümü satın almak için

15.8.08

Alejandro Escovedo - Real Animal (Back Porch, 2008)

Alejandro Escovedo müzisyenin bol bulunduğu bir sülaleden gelen Texas'lı bir sanatçı. Ailede müzisyen bol ama baterist veya perküstyonist olmayan tek müzisyen Alejandro olmuş.

Gençliğinde Punk Rock olarak başlayan müzik yaşantısı daha sonra yerini Alternative Folk'a (Alternative Country lafını sevmiyorum) ve Alternative Rock'a bırakmış. Derken solo çalışmalar ve müzik hayatına ara vermesine sebep olan Hepatit C gelmiş. Gerçek hayatına da az daha son verecek bir durumdan dostlarının ve ailesinin yardımıyla kurtulduktan sonra aramıza geri döndü. 2008 söz konusu olduğunda da en önemli geri dönüşlerden biri diyebiliriz.

Albüm çok güzel. İlk tepkim olarak "Dig!!! Lazarus Dig!!!" ile benzer bir değerde diyebilirim. Neden bunu örnek verdim diyen olursa, tarzların benzeştiği birçok nokta olduğundan. "Chelsea Hotel '78"'i Nick Cave'in albümüne koysanız olduğu gibi, pek yadırgayan olmaz. Hani vokal haricinde en ufak bir nota farkı yok gibi.

Olaya Folk Rock olarak bakacak olursak albüm yılın en başarılısı şu ana kadar. Yeri geliyor, sakin, romantik, yeri geliyor Bruce Springsteen'in koltuğunu sallıyor (Bu arada menejerini de yürütmüş). Bu kadar değişim ve değişime rağmen kalite seviyesinin düşmemesi bana ciddi anlamda yetenekli ellerden çıktığını gösteriyor. Blues ve Punk esintili bir Alternative Folk örgüsü albüm boyunca tüm ağırlığını hissettiriyor.

Tarz olarak sert ve keskinliği bir bakıma imza edinmiş Alejandro bu albümde de "Chelsea Hotel '78", "Smoke", "People", "Nuns Song", "Real As An Animal" ve "Chip N' Toy"'da bunu doğrudan yüzümüze vuruyor. Aralarında da hep dinlendirme niteliğinde daha ağır tonda. Ağır tondaki parçalarda vokal açısından daha etkileyici bir performans sunduğunu da söylemek lazım.

Zor dönemler yaşamış bir sanatçının talihine yakarışı. Bunun sonucunda karşımıza çıkan bu güzel albüm. 2008'in kaçırılmaması gereken güzidelerinden biri.

MP3: Alejandro Escovedo - Chelsea Hotel '78
MP3: Alejandro Escovedo - Nun's Song

Alejandro Escovedo'nun resmi sitesi
Alejandro Escovedo @ MySpace
Albümü satın almak için

7.8.08

Heartthrob - Dear Painter, Paint Me (M_nus, 2008)

Jesse Siminski'nin M_nus etiketiyle bize sunduğu projesi Heartthrob ilk albümünü Haziran ayında piyasaya sürdü. Richie Hawtin ve Magda'nın keşfi olarak karşımıza çıkan bu yetenekli sanatçı bugüne kadar gerek yaptığı çalışmalarla, gerekse de düzenlemelerle bir hayli dikkat çekmişti. Bunun yanında ortaya koyduğu DJ setlerle de adını ciddi anlamda geniş bir kitleye duyurdu.

Minimalizmin suyunun çıktığı şu güzide günlerde Kuzey Amerika'da öze dönüş akımını yarım ağızla karşılamak en aptalca şey olur herhalde. İyice çorbaya dönen, tekdüzeliğe doğru giden bu türü ayakta tutmaya çalışan plak şirketlerinden birisi olan M_nus zaten bu türün geniş kitlelere yayılmasından da sorumlu.

Aslında M_nus'un bu retro yaklaşımı son 1.5 seneye yayılan bir süreçle başladı. Clever Music aslı Netlabel'ından keşfedilen JPLS ve bir başka yeni keşif Ambivalent derken zaten eski olan elemanların da ağırlıklarını ortaya koymalarıyla eskiye dönüş başladı ve bu hem çalışmalarında hem de performanslarında dikkat çekiyor.

Heartthrob aslında inanılmaz seviyede üretken değil. Onunla ilk tanışmam 2005'te M_nus'tan çıkardığı "Time For Ensor" adlı plakla oldu ve asıl ilgimi Troy Pierce'ın "25 Bitches" adlı parçasına yaptığı düzenlemeyle çekti. Sonrasında Seph, The Knife, Audion ve Depeche Mode'a yaptığı düzenlemelerle ve "Baby Kate Remixes" adlı plağıyla iyice takip etmeye başladım.

Albümde minimalizme sıkı sıkıya bağlı bir yapıda. Parçalar boyunca belirli loopların ufak alterasyonlarla yoğun biçimde tekrarlandığını görüyoruz. Buna iyi bir örnek "Confession" adlı parçasında 4. dakikasından 11. dakikasına 3 loopla idare etmesi temelde. "Interference"'ın Marc Houle benzeri yapısı da aynen örnek olabilir. Bu arada "Confession"'ın melodik loop'u da Red Robin ve Jakob Hilden'in "Lazy Jack"'ine inceden benziyor. En azından aynı temelde piyasavari. Ambiyane oldu ama olsun.

"Signs" önceden bir plağında yayınlanıp da albümde de yer alan tek parça. Ama o plak da Haziran ayında çıktı. Bu sebeple pek eski denemez.

Techno minimalizmden sonra albümdeki diğer temel öğe. M_nus'un geleneği tabii. En azından Minimal Tech-House gibi minimalizmin tabiatına aykırı bir türe kaymadıklarından şükran duyuyorum. Bunun yanında Minimal Techno'yu çok iyi örneklendirdikleri için de apayrı mesut ediyor insanı albüm "Out Of Here" adlı parça hariç.

Bir gün Robert Babicz'in yazdığı baslar hakkında konuşurken "Öküz bası" deyimini kullanmıştı biri, Muzo ya da Fuchs olabilir. Heartthrob da birçok yerde altta kalmamak için elinden geleni yapmış. "Sings", "Blind Item" ve "Slow Dance" sadece benim evi değil apartmanı da sarsmıştır herhalde.

Bu arada ufak bir sürpriz de albümü alanlara. Albüm sınırlı sayıda 2 CD olarak piyasaya sürüldü ve 2. CD'de tüm albümün mixlenmiş versiyonunu da dinlemek mümkün. Orjinal ve güzel bir hareket olmuş. Parça sıralarında en ufak oynama da yok. Aferin Heartthrob'a.

MP3: Heartthrob - Futures Past
MP3: Heartthrob - Blind Item

Heartthrob @ MySpace
M_nus'un resmi sitesi
Albümü satın almak için

3.8.08

Opeth - Watershed (Roadrunner, 2008)

Death Metal'den Folk ve Jazz'a kadar uzanan inceden çizmiş İsveçlilerden oluşan bir grup Opeth. Bir süredir bilinçli bir salınım içindeki grubun bu dönemine nokta koyacak cinste bu albüm.

Opeth başlarda saf ve doğal bir yapıdaydı. Daha sonra zamanla bu yapıyı kaybetti ve yerini daha hesaplı ve insana eskisi kadar sıcak gelmeyen çalışmalara bıraktı. Oysa Opeth'i ilk başta sevdiren ise bu hesapsız ve kendine özgün çatlak yapısıydı.

"Watershed" sanki adını da andıran bir soğuk duştan sonra ortaya çıkmış hissi yaratıyor. Bu yeni sayfa ise genelinde "Evet bu Opeth" diye düşündüren ve dikkat çeken bir yapıda. Bu değişimde en büyük etki de belki eleman değişikliğinde yatıyor. "Peter Lindgren"'in gitmesi büyük bir tepki yaratmıştı ve birçoğu kişi değişimleri sevmediğinden Opeth'ten de bir uzaklaşma söz konusu oldu.

Albümü incelemeye gelirsek eski Metal tabiriyle birçok albümde bulunan "Slow" parçalardan bir örnek. Akustik gitar eşliğinde girdik, yumuşak yapılı kadın ve erkek vokaliyle devam ettik hadi bakalım derken "Heir Apparent" komşuda el bombası patlamış hissi yaratıyor. Death Metal bizi kucaklıyor. Brutal vokalin önünde sert bateri ve yarı melodik yarı ritimsel elektro gitar tabiri caizse şakraları açıyor.

"The Lotus Eater" gelgitlerle dolu. Bir öyle bir böyle. Parça sakin başlarken sonra bir anda sanki parçanın intro'su es bölümüymüşçesine girişiyor Death Metal'e. Sonra yine düşüş. Ayağa kalkıp headbang mi yapayım yoksa kıçımın üstünde oturup efendice mi dinleyeyim şaşırdım. Böyle düşünürken "Burden" geldi ve yine "Slow"laştık. Aradaki gitar riflerini falan yemezler. Parça içindeki klavye ise dinlenilenin "Opeth" olduğunu açıkça yüzümüze vuruyor diğer klasiklerde olduğu gibi.

"Porcelain Heart" ve "Hessian Peel"'da Mikael'in vokali her yönden ağırlığını koyuyor artık albüme. Bu arada gün gibi apaçık bir nokta da grubun yeni 2 üyesinden biri olan baterist Martin Axenrot'un pek yabancılık çekmediği. Keza benzeri lead gitardaki Fredrik Akesson için de söylenebilir özellikle "Porcelain Heart"'tan sonra. Hatta gruba uyum sağlamakla kalmamışlar, kendilerinden de bir hayli ekstralar katmışlar. Martin'in "Hessian Peel"'in sonundaki performansı ne öyle. Amma velakin "Hex Omega"'ya diğerleri kadar ısınamadım dersem yalan olmaz. Sonundaki rif ise tad veriyor ama tüm parçayı kurtarmıyor.

Opeth 18 yıllık Opeth. Geçirdiği değişime rağmen. Tekdüzelikten uzak, Progressive Rock'a doğru adım atan Opeth için doğru bir çalışma. Sonuçta Opeth ölmedi, hatta ölmeyle alakası bile yok şeklinde bir cevap oldu bu albüm.

Bu arada uygun olamadığımdan gidemedim konserlerine ama aldığım yorumlar da gayet olumluydu konserle alakalı. Albümden daha sert olduğunu ise tamin etmek zor olmadı. Artık bir başka bahara diyorum.

MP3: Opeth - Coil
MP3: Opeth - Hessian Peel

Opeth'in resmi sitesi
Opeth @ MySpace
Albümü satın almak için

29.7.08

Speedmarket Avenue - Way Better Now (Elephant, 2008)

Indie Pop, Indie şu, Indie bu. Günümüzde çıkan müziklerin bir hayli büyük bir kısmı bu kategorilere giriyor öyle ya da böyle. Çıtır grup Speedmarket Avenue da bunlardan bir tanesi ve Indie Pop dalında hayatımıza giriyor.

Speedmarket Avenue 6 kişiden oluşan İsveç'li bir grup. İsveç'lilerin Indie'nin genelindeki yeteneğine sygı duyduğumdan grup hakkında ilk bilgi aldığımda dinlemek için kafamda olumlu birkaç sinyal yanmıştı. Dinledikten sonra söyleyebileceğim grubun kesinlikle müziğin geneline yeni bir şey katmadığı. Ama var olanı güzel bir şekilde kullanmışlar.

Belle And Sebastian sevenler için uygun bir lokma bu grup. Farklı vokaller var albümde ve parçalar akılda kalıcı naif melodiler içeriyor. Genel olarak Folk ezgileri yerleşmiş parçaların arasına, bazıları gizli saklı, bazıları gözümüze çomak gibi sokuluyor. Trompet bu konuda onlara biraz yardımcı olmuş.

"Way Better Now" adlı parça albümde gerek bateri performansı gerekse yapısıyla Greenday'i andıran tek parça ve albümden çıkan ilk single. Elbette parçadaki klavyenin Greenday'den ziyade içinde bulundukları Indie Pop'a ait olması farklılaştıran tek nokta ama bunun yanında parça hızlı ve albümde direk dikkat çekiyor. Vokalin belli oranda zayıf kaldığını da eklemeden geçmeyelim. Gerisi ise ağır çekimde çayır çimen çıplak ayakla koşuyorum sevdiceğimle müziği. Buna en iyi örnek "Don't Fall In Love". Bir nebze 60'lar İngiltere'si havası da var üstüne parçada. Vokal yapısı (Çarpık düet sebebiyle) biraz bozuk olsa da "The State Of Harmony" de bu kategoride yarışmaya katılmış.

Rahatça dinlenen, başarıyla kotarılmış bir alternatif pop karşımızda. Melodileri sayesinde akılda kalabiliyor ama bize kattıkları parçaların geneli itibariyle sınırlı. Yine de İsveç'ten beklenen kaliteli bir çalışma olduğunu söylemek lazım. Dinlemeye değer kesinlikle.

MP3: Speedmarket Avenue - Way Better Now
MP3: Speedmarket Avenue - Don't Fall In Love

Speedmarket Avenue'nun resmi sitesi
Speedmarket Avenue @ MySpace
Albümü satın almak için

8.7.08

Anthony Rother - My Name Is Beuys Von Telekraft (Telekraft, 2008)

Anthony Rother yerinde duramayan bir cisim. Oldskool Electro konusundaki yeteneğinin tartışılmaması gerekiyor artık ancak habire plak şirketi kurup diğerlerini bir kenara bırakması insanı çileden çıkarıyor. Şu ana kadar 6 plak şirketi kurmasına hayretle bakıyorum. Özellikle de son kurduğu Datapunk'ın başarılı bir şekilde devam etmesine rağmen bu yeni şirketi kurması garip geldi.

Anthony Rother müzikal yeteneğinin yanı sıra karakter açısından da fakir. Ancak buna rağmen saygı duymak gerekiyor müziğine. Ama bu kadar. Yoksa gördüğüm yerde döverim. İşin şakası bir yana organizasyon sektöründe pek de hazzedilmeyen bir isimdir lakayıtlığı sebebiyle.

Gelelim Anthony Rother'ın önemli kısmına, müziğine. Oldskool Electro yapar kendisi en başta söylediğim gibi. Hatta Almanya'da Kraftwerk'in varisi olarak da gösterilmiştir zaman zaman. Bunun yanında farklı projelerle New Wave'e de göz kırpmaktadır.

Yeni albümünde ise farklı bir yaklaşıma gitmiş ve bu sefer iki disklik tek albümde bu iki yaklaşımını birleştirmiş. Albümün ilk diski tamamen kendi deyimiyle Electronic Body Music'e adanmış durumda. Bu türdeki eski albümlerinden farklılık pek yok. Sadece vuruşlar biraz daha yuvarlak diyebilirim. Onun dışında aynı tas aynı hamam. Hatta hani zorlarsam bazı noktalarda (Örn: Digital Vision) minimalizmden bile etkilenmiş diyebilirim ama kaçmış bir tren o zaten. Pek bir anlamı kalmıyor şu noktada. Bu bölümde "My Name Is Telekraft", "64 Bit Audio" ve biraz zorlayınca "Liquid System" akılda kalıyor.

İkinci diske geldiğimizde ise ortam tamamen değişiyor. Geomatrix adında 10 parçadan oluşan disk tamamen deneysel elektronik müzikle New Age arasında kendini konuşlandırıyor. Bazı noktalarda Dopplereffekt kıvamına yaklaşıyor, bazı anlarda Jean-Michel Jarre'ın eski çalışmalarına göz kırpıyor. Sonuç olarak ise ilk diske fark atacak nitelikte güzel bir çalışma diyebilirim. Yine bir şekilde kurtarmış kendisini çakal.

MP3: Anthony Rother - My Name Is Telekraft
MP3: Anthony Rother - 64 Bit Audio

Anthony Rother @ MySpace
Telekraft Recordings @ MySpace
Albümü satın almak için

15.6.08

Sigur Rós - Med Sud I Eyrum Vid Spilum Endalaust (XL, 2008)

316.000 kişilik bir nüfus ve buradan çıkan müzik gruplarını sayarsak herhalde müzik konusunda tartışmasız dünyanın en yetenekli ülkesi diyebiliriz İzlanda'dılar için. Bir ülkeden bu kadar mı çok yetenekli grup çıkar diye düşünmemek elde değil.

Bu 316.000 kişiden 4 tanesi ise bugünün konusunu oluşturuyor, Sigur Rós. Ruha hitap eden senfonik bir Rock yapıları var. Üretkenliğin en üst düzeylerde seyrettiği grup sanatsal olarak da ruhları alabildiğine doyuruyor.

Açıkçası sözlerinden hiçbir şey anlamadığım bir grup. Haliyle İzlandaca bilmediğimden olsa gerek. Ancak burada sonsuz saygı duyuyorum. Müzikleriyle bu kadar ünlü olmalarına rağmen hala sözlerinde kendilerine bağlılıklarıyla dikkat çekiyorlar. Bu sene onları Rock Werchter'de izleyeceğim ve açıkçası hiçbir parçalarına eşlik edememek biraz koyacak ama olsun. Tabii albümün adının anlamını öğrendim en azından "Kulağımızda bir tını ile durmaksızın çalıyoruz".

Grup yeni albümünü bu ayın sonunda çıkaracak. Albümü ilk edindiğimde doğrudan dinlemeye başladım. İlk dinleyişte 2 parçaya hayran kaldım. Müziğin bir sanat olarak icrasında gelinebilecek en güzel noktalarda bunlar Şu ana kadar da 10'dan fazla dinlemiş bir haldeyim albümü ve başından sonuna inanılmaz bir zevk aldığımı itiraf ediyorum gönül rahatlığıyla. Ama "Inní Mér Syngur Vitleysingur" ve "Festival" hala apayrı yerlere sahip bende. Hele "Festival"'daki org, gitar ve baterinin hakim olduğu solo bölümü her dinlediğimde tüylerimi diken diken ediyor. Secdeye gelesim var.

Albümde daha önceki tarzlarından ödün vermeyen bir yapısı var. Tamamen canlı stüdyo çalışmalarının bir ürünü albüm. Albümdeki her çalışma 2008'de kaydedilmiş ve prodüktörleri de Nine Inch Nails'in prodüktörü Flood. Her noktasında insana gayri ihtiyari zevk veren bir albüm. Jón Þór (Jónsi) Birgisson'un Kuzey Avrupa Mitlerinden esip gelen eşsiz vokalinin yanında diğer enstrümanların desteği kelimelerin kifayetsiz kaldığı, hatta sadece saygıdan olsa gerek, açıklamaya bile yeltenmediği duygular yaratıyor insanda.

Albümün başlangıcındaki "Gobbledigook"'da alıştığımız yapıları var. İzlanda'nın kendine özgü Rock yapısı. Arkasından farklı neşesiyle "Inní Mér Syngur Vitleysingur" geliyor keman ve xylophone'un etkisiyle. "Góğan Daginn" ile melankoliye uzanıyor Sigur Rós Akustik Rock ile. Derken "Viğ Spilum Endalaust" başlıyor ve sözlerindeki şiirselliğe ve müzikalliğe hayran kalıyorum. Bana küfrediyor bile olsa böyle küfre saygı duyarım. "Festival"'e artık değinmeye gerek bile görmüyorum. "Suğ í Eyrum" yine destansı bir vokalle geliyor aksak vuruşların ve kuş tüyü yastık tarzındaki piyanonun yanında.

"Ára Bátur" ile piyano eşliğinde yumuşak duygulara devam ediliyor. Yoğun duyguların insanları bu İzlandalılar orası kesin. "Illgresi"'de Akustik Rock'a dönüş yapıyoruz. Reykyavik'te ilkbahar ve karlar eriyor. "Fljótavík" senfonik Rock için gayet uygun bir örnek. Kayıp gidiyor sakince vokal ve piyano. Albümün ortasından itibaren devam eden melankoli ve dinginlik "Straumnes"'te de şaşmıyor. Albümdeki tek vokalsiz parça yoğun bir selle alıp götürüyor duyguları. Kapanış parçası "All Alright" ise isminden anlaşılabileceği gibi ilk bakışta adını anlayabildiğim 2. parça albümdeki.

Albümü gidin alın, dinleyin, dinletin, tanıdığınız organizatör varsa sabah akşam baskı yapın. Müzik açısından ne güzel bir sene geçiriyoruz, muhteşem albümler, muhteşem konserler. Daha cuma gecesi Mark Knopfler konserinde inanılmaz dolu bir Kuruçeşme'de çocukluğumdan beri hayranı olduğum abimi dinledim. O gitarı vuran ışıkta parladıkça ulvi bir şeyin içimde koptuğunu hissettim. Bunun tadını çıkarın.

MP3: Sigur Rós - Inní Mér Syngur Vitleysingur
MP3: Sigur Rós - Festival

Bonus Mp3: Kronos Quartet Plays Sigur Rós - Flugufrelsarinn

Sigur Rós'un resmi sitesi
Sigur Rós @ MySpace
Albümü satın almak için

13.6.08

Alva Noto - Unitxt (Raster Noton, 2008)

Carsten Nicolai'in projesi Alva Noto deneysel elektronik müzik konusunda tad veren isimlerden biridir. Aslında sadece müzikal anlamda kendisini incelemek tam anlamıyla doyurmuyor çünkü çalışmalarına ek olarak olarak görsel öğelere de çok fazla yer veriyor.

Carsten Nicolai müziğe tamamen bilimsel yönden yaklaşıyor. Osilatörler ile sesleri zaman ve boşluk kavramlarından yararlanarak farklılaştırıyor. Çalışmalarını matematiksel bir tabanda düzenleyerek ritmik yapıları tamamıyla yerine oturtuyor.

İşin fazla ilgi ve bilgi sahibi olamadığımız bölümlerini geçtikten sonra Alva Noto ya da Carsten Nicolai neler yapar neler eder ona girelim. Öncelikle kendisini Ryuichi Sakamoto ile yaptığı çalışmalarla tanıdım. Açıkçası bireysel çalışmalarına göre daha dinlenebilir bir hal vardı onlarda. Bireysel çalışmalar ise yoğun bir biçimde deneysellik temelinde. Hiç ödün vermeden.

Albüm de bu çalışma özünden hiçbir fire vermemiş. Clicks & Cuts'ın yanında yoğun bir Glitch havası var. %100 elektronik bir dünya yaratmış. Aksak vuruşlar albümün her yerinde elektronik yapıya eşlik ediyor. Fransızca vokaller (Carsten Alman) ile birlikte bazı çalışmalarda Hip Hop etkisi var ama yemezler. Deneyselliğin dibinde bir Hip Hop.

Birkaç kere dinlemek için uygun ama sürekli dinlenirse insanda robotsal hareketlere yol açabilir. Yine de elektronik müzik sevenler ve değişik şeylere açık olanlar için gayet uygun bir albüm. Diğer Alva Noto albümleri gibi 3-4 parçadan değil de 26 parçadan oluşması ise ufak bir yenilik olmuş o kadar.

MP3: Alva Noto - U 07
MP3: Alva Noto - U08-1

Alva Noto'nun resmi sitesi
Alva Noto @ MySpace
Albümü satın almak için

11.6.08

The Herbaliser - Same As It Never Was (K7, 2008)

Eskiden Jake Wherry ve Ollie Teeba'dan oluşan, şimdilerde ise 5 kişilik bir gruba dönüşen The Herbaliser, Hip Hop, Caz ve Funk ikilisi her çalışmalarıyla ortalığı karıştırmaktan hoşlanıyor. 10 yıldan uzun süredir çoğunlukla Ninja Tune etiketinden bizleri şaşırtmaya devam ediyorlar. Yeni albümleri K7 etiketiyle yayınlanıyor ama herhangi bir değişim yok.

Grup bugüne kadar 5 albüm çıkardı ve 2002'de çıkardıkları "Something Wicked This Way Comes" bunların arasından açık ara sıyrılmayı başarıyor. Bu albümle yoğun şekilde dikkat çektiler. Zaten bu dönem de Ninja Tune'un artık iyice diğer plak şirketleri arasından sıyrıldığı ve özel bir yer edindiği döneme denk geliyor.

Albüm The Herbaliser'ın ilk defa Ninja Tune haricinde bir plak şirketiyle çalışmasına ışık tutuyor. Ayrıca The Herbaliser bu albüm öncesinde 2 kişilik bir gruptan 5 kişilik bir "Big Band" oldu. Albümün adı da bu iki önemli değişimin neticesinde daha bir anlamlı, artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Bu devinim de albüm içerisinde kendisini açıkça gösteriyor. Grup artık tadından yenmez bir hal aldı. Bu yaz şimdiden 6 yerde konser verecekler ve bu konserlerden sonra gelecek yorumlar grubun yerini bize daha açık gösterecek.

İnanılmaz bir enerji, hareketlilik, kıvraklık. Hatta bir nebze de hafif meşreplik. Albüm böyle tamamen. Açılış parçası ve albüme adını veren "Same As It Never Was"'dan başlayarak 12. parça "Stranded On Earth"'e gelene dek pür neşe ve güneşli hava devam ediyor. Bir Funk, bir Groove derken sallanmamak elde değil. Orgone'den sonra böylesine güzel bir albüm dinlemek Groove ettirdi beni adeta. Mutlaka dinleyin, hayatın tadını çıkarın.

MP3: The Herbalizer Ft Jessica Darling - On Your Knees
MP3: The Herbalizer Ft Yungun Aka Essa - Just Won't Stop

Same As It Never Was albümünün resmi sitesi
The Herbalizer @ MySpace
Albümü satın almak için

8.6.08

Renfro - Mathematics (Meltwater, 2008)

Vokalde Tim Branney ve müzikal altyapıda Atom-James Draper'dan oluşan Renfro aslında bir MySpace keşfi ama hazır albümleri de elime gelmişken onları farklı bir şekilde incelemek istedim. Yeni kurulan Meltwater Records'dan 16 Haziran'da çıkacak albümleri.

İkilinin parçalarını ilk olarak dinlediğimde vuruldum diyebilirim. Albüm şu ana kadar birçok olumlu yorum aldı. Okuyacağınız üzere ben de yenilerini ekleyeceğim buna.

Son dönemde benzeri türlerden birkaç albüm inceledim ve öncesinde de özellikle Morr Music ve City Centre Offices temelli birkaç inceleme burada yer buldu. Flica ve Nordik'in yanında bu albümde güzel bir noktada bizimle buluşuyor. Aslında bu iki isme göre daha Dream Pop havasındalar. Ancak bunda en önemli etken vokal. Yoksa elektronik altyapı açısından dağlar kadar fark yok.

Avant garde ve Electro Acoustic yapı albümün tamamında etkin. Bunun yanında ses kesiti kullanımı da oldukça yoğun. Bunların hepsi Tim'in yumuşak vokaliyle birleştiğinde ise ortaya gayet olgun bir hava çıkıyor. Yeni oluşan bir grup için çok gelişmiş veya en azından üzerinde çok çalışılmış diyebilirim.

Elektronik altyapılar ne kadar doğallık içermiyor diye iddialar ortaya konulduysa da bu albümde sadece enstrüman olarak karşımıza çıktıklarını ve vokale eşlik ettiklerini söyleyebilirim. Doğallıktan en ufak ödün verilmemiş. Bu açıdan Porn Sword Tobacco benzerliği dikkat çekiyor. Ancak Renfro destansı melodiler yerine daha kompakt, küçük ama etkileyici melodileri tercih etmiş.

Bu arada albüm çıkışına hazırlık açısından bazı parçaların aralarında Christian Fennesz, Marsen Jules, Porn Sword Tobacco gibi isimler tarafından düzenlemeleri yapılıyor. Albümün yanında böyle bir single serisi de gayet güzel olacaktır buna kuşku yok. Sonuçta gerek albüm, gerek uzantıları mutlaka dinlenesi bir müzikal şölen yaratıyor bizlere. Elektronik müziğin alternatif dünyasında güzel bir gezinti için özel bir yol arkadaşı olabilir bu albüm.

MP3: Renfro - Broken Little Pieces
MP3: Renfro - Add/Subtract

Renfro @ MySpace
Albümü satın almak için

24.5.08

Alanis Morissette - Flavors Of Entanglement (Warner, 2008)

Isn't it Ironic? Ailemizin minik Kanadalı sanatçıcı Alanis Morissette yeni albümüyle yine şenlendirme amacıyla geldi kondu omzumuza. 10 yaşında ilk parçasını yazan, 16 yaşında ilk albümünü çıkaran Alanis (O zaman kullandığı sahne adıyla) o günlerden bugüne 7 albüm çıkardı, 50 milyondan da fazla albümünü sattırdı.

Sattırdı demek doğrudur çünkü albümleri arasında dağlar kadar fark olan bir sanatçı. Dünyayı sarstığı "Jagged Little Pill" albümünden sonra gelen "Supposed Former Infatuation Junkie" albümünü karşılaştırmak bile yeter. Ancak tarzlarda gezindiği tüm bu zamanlarda dahi başarılı işler ortaya koydu. Ama ilk albümünün güzelliğini hiçbir şeye değişmem.

Alanis Morissette aslında bildiğimiz bazen Senfonik Rock, bazen Slow Rock olarak adlandırılan türde parçalar ortaya çıkardığında en etkili hale geliyor. Bir nevi saatli bomba. Naif ve sıcak vokali bu çalışmaların üzerinde gezinirken her dinleyeni istila ediyor adeta. Yazdığı sözlerin derinliğinin de bunda etkisi var, hakkını yememek lazım.

Alanis Morissette "So-Called Chaos" adlı çıkardığı çıkarabileceği en neşeli albümden sonra yine modunda 150 derecelik bir dönüş yapmış ve eski "depresif" hallerinden bize bukleler sunmuş. Bunun yanında o kalan 30 dereceyi kapatacak olumlu parçalar da var tabii.

Albüm oldukça farklı başlıyor, "Citizen Of The Planet"'ta Hindistan ezgileriyle karşımıza çıkıyor derken vokal bölümünü Punk Rock'a adıyor. "Underneath" elektronik altyapılı bir Cranberries'i andırıyor. Arkasından Electro Pop "Straitjacket" geliyor ve an itibariyle abow diyorum. Alkol falan da almadım komiser bey. Hayırdır inşallah. Benny Benassi'yle mi tanıştı bir ara Alanis Morissette nedir. İşin üzücü tarafı kötü de olmuş.

"Versions Of Violence"'ta Endüstriyel Rock'a giriş yapıyor. "Not As We" ile tamamen en eskilere dönüyor, bildiğimiz ve sevdiğimiz balad karşımızda. "In Praise Of The Vulnerable Man" ile hiç hazzetmesem de bir önceki düpedüz pop albüme göz kırpıyor. Elektronik yapılar yine karşımızda "Moratorium" ile. Gerisinde bahsedilmeyi hakkeden bir "Torch" ve "Incomplete" haricinde pek bir şey yok. Öncesinde de çok mu vardı diyen olursa sen de haklısın derim.

Albüm incelemesinin sonunda söyleyecektim ama merak ettim baktım prodüktör İngiliz mi diye ve evet İngiliz, Guy Sigsworth. Albümde yoğun biçimde İngiliz havası var. Billboard dergisine göre dünya kültürüyle yerel kültürleri deneysel pop çatısı altında birleştiren albümmüş. Bana göre prodüksiyon yeteneği İngiltere sınırlarında kalan bir prodüktörle orta yaş moduna giren bir Alanis Morissette var. Albümde elle tutacağım anca 2-3 parça var. Madonna'nın "Ray Of Light"'ına benzeten o bünyeye de acilen portakal suyu içmesini ve zihnini açmasını öneriyorum.

MP3: Alanis Morissette - Not As We
MP3: Alanis Morissette - Incomplete

Alanis Morissette'in resmi sitesi
Alanis Morissette @ MySpace
Albümü satın almak için