Temmuz 2006 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Temmuz 2006 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26.11.06

Michel Camilo & Tomatito - Spain (Decca, 2006)

Ünlü Dominikli caz piyanisti Michel Camilo ile flamenko gitaristi Tomatito'nun muhteşem ikili çalışmaları yeni bir albümle devam ediyor. Daha önce Verve'den "Spain" adlı bir albüm çıkartan sanatçılar bu sefer Decca plak şirketinden "Spain Again" adlı devam albümlerini çıkardılar.

Ayrı ayrı çok başarılı kariyerlere sahip bu sanatçıların buluşması ilk albümde olduğu gibi inanılmaz bir müzik şölenine dönüşmüş. Kendilerine has stilleriyle caz ve flamenkoyu ortak bir noktada birleştirmek için uğraşmışlar ve bu da kulaklarımıza güzel bir ziyafete dönüşmüş.

Camilo yaklaşık 30 yıldır New York'ta yaşıyor ve dünyayı saran bir üne sahip. Bir Grammy, bir Emmy de ödül alan sanatçı bunların yanında Dominik Cumhuriyeti tarafından şövalye ünvanına layık görüldü. Tomatito ise İspanya'da yaşıyor ve ülkenin en önemli flamenko gitaristlerinden biri. Camilo ve Tomatito "Spain" adlı albümleriyle de bir Latin Grammy ödülü aldılar.

Albüm açısından söylenmesi gereken ilk şey albümün Astor Piazzolla'ya adandığı. Bunu sonucu olarak da tango, caz ve flamenkonun kaynaşması ortaya çıkıyor. Albümde efsanevi tangocunun en bilinen çalışmalarından olan Libertango'nun şahane bir yorumu var. Michel Camilo piyanoda caz esintili bir tango resitali verirken fonda Tomatito'nun hareketli flamenko tınılarını dinlemek mümkün.

Elbette Libertango demişken Astor Piazzolla'nın seçilen diğer çalışmalarını da atlamamak gerekiyor. Yer yer duygusallaşan, yeri gelince kızan, mutlu olan, ağlayan, gülen Piazzolla çalışmaları Camilo'nun piyanosunda ve Tomatito'nun gitarında yeniden hayat buluyor. Nihayetinde de dinlemekten sonsuz zevk alınacak bir albüm karşımıza çıkıyor.

Libertango'nun canlı videosu

Seyretmek için Real Player gerekmektedir.

30.8.06

Muse - Black Holes And Revelations (Warner, 2006)

Rock And Coke'taki konserlerine 3 kala Muse'un yeni albumunu dinledim. Ilk dinleyisimde Muse'un cikis albumu "Showbiz" aklima geldiginden bir garipsedim durumu. Albumde elektronik etkilerin varligi ciddi bir boyutta. Britrock/progressive rock'tan buralara geldi Muse ama bir anda olmadi elbette bu. 1999'dan bugune zamanla kendini gelistiren ve yeni seyler deneyen grup onemli bir asama kaydetti. Elbette bundan hazzedenler de var, Muse bozuldu diyenler de. Ben bardagin yarisi dolu diyorum. Hatta yarisindan da fazlasi.

Albumun acilis parcasi "Take A Bow" elektronik bir intro ile karsiliyor ve daha albumun basindan hazir ol borusu caliyor. Girizgahin uzerine gelen vokal beklentiyi kademe kademe artiriyor. Elektronik vuruslari takiben parca ileri dogru bir adim atiyor ve sonunda klavyenin cok etkileyici gecisiyle gitarlar giriyor. Fantasia filminde Mickey Mouse'un gokyuzune ellerini uzattigi ve havai fiseklerin patladigi ana geliyor parca. Muhtesem bir climax. Vokal tuyleri urpertiyor. Elektronik muzik ve rock'i bu derecede basarili yogurmalari daha en bastan sapka cikarttiriyor. Albumun 4. dakikasi itibariyle kimin ne dediginin onemi kalmiyor.

"Starlight" albumdeki 2. parca ve cok guzel bir gitar - piyano kombinasyonuyla giriyor. Aksak davul vokalle birlikte parcaya yakisiyor. Ozellikle vokaldeki ton degisimi carpici. Piyano melodisi hem hareketli hem melankolik. Bu arada sozler arasindan albumun adi seciliyor, "Black Holes And Revelations". Sozlerin "I just wanted to hold you in my arms" ile bitisindeki vokal gucu sahane.

Derken albumun cikis parcasi geliyor, "Supermassive Black Hole". Diger parcalardan ayrilan ince tondan bir vokal, guclu vuruslar ve filtreli bir gitar. Vokalin arkasinda cok uygun bir back vokal var. Parcaya aslinda Fatboy Slim'in favori tarzi Big Beat demek bile mumkun. Parcanin nakarat bolumu yogun filtreli olarak tekrarlaniyor ve hafif bir Marilyn Manson havasi estiriyor.

Dorduncu Parca "Map Of The Problematique", piyano, elektro gitar ve filtreli gitar uclusuyle basliyor. Davul bu ucluyu burun farkiyla takip ediyor ve bir boy arkadan vokal geliyor. Vokalin ilk bolumunun bitisiyle elektronik ogeler de sahneye cikiyor ve bunu koro takip ediyor. Davulun guzel bir gecisiyle parca bir alt tondan devam ediyor. Davulun benzer bir performansi parcayi noktaliyor.

Caz tarzi vuruslarla baslayan "Soldier's Poem", akustik gitar ve vokalle duygusal bir havaya burunuyor. Back vokaller de melankolik havayi tasdik ediyor. Parcanin sozleri tam uymasa da sonbaharda biten yaz asklarinin gozyaslarini andiriyor.

"Invincible" albumun altinci parcasi ve "Pink Floyd"vari bir girisi var. Askeri ritmli bir davul korosu ve vokal, bir onceki parcadaki havanin devam edeceginin sinyalini veriyor. Mendili iyi ki uzaga koymamisim diyerek dinlemeye devam etmek kaliyor. Elektro gitarin ufak dokunuslari guzel bir etki yaratiyor. Parca daha sonra biraz daha toparlanip yeter bu kadar agir melankoli diyor ve baterinin degismesiyle insan toparlaniyor. Parcanin basinda ayrilan sevgililer icin parcanin ortasinda bir sans doguyor ve sonuna dogru da ihtimaller kuvvetleniyor. Guzel bir gitar solosu islerin iyiye gittigini duyuruyor. Vokalin kendine guveni geliyor. Ve mutlu son.

Takip eden parca "Assasain" vahsi bir girise sahip. Bir onceki parcanin duygusal havasini yirtip atan giriste bateri ve gitarin gucu insani silkeliyor. Her ne kadar vokal parcanin sert havasini yumusatsa da bu sefer isi sansa birakmaya gerek yok. Bu parcada da vokalin arkasinda koro var ve yine vokali basarili sekilde destekliyor. Elektro gitar ve davulun arkasinda synth'leri duymak mumkun.

Sekize geldigimizde karsimiza "Exo-Politics" cikiyor. Elektro gitar ve vokalle karsiliyor bizi. Ozellikle gitardaki melodi enerji yukluyor. Parca cok aydinlik, baterinin keskin vuruslari var gitardaki enerji tum gucuyle aydinlatiyor. Vokal ve koro isiga yol gosteriyor. Parcayi eger imkan olursa festivalde dinlemek icin can atiyorum. Mumkunse yagmur yagsin 3 dakika boyunca.

"City Of Delusion" hafif bir gitar melodisiyle karsiliyor ve ipek dokunusla vokal onu takip ediyor. Aksak bateri ve ust tondan bir gitar destegini esirgemiyor. Bunlarin ustune gelen otantik bir keman melodisi bir anda dikkat cekiyor. Cok sesliligiyle vuruyor parca. Daha sonra vocoder devreye giriyor. Gitar filtresi ise yariyor ve parcanin durgun bolumunde harcanmis enerjiyi geri dolduruyor. Parca biraktigi yerden ayni hizla geri yukseliyor. Trompetin girmesiyle parca senlik havasina burunuyor. Parcada farkli enstrumanlarin cok guzel katkisini hissetmek mumkun. Bana gore albumde goz onunde durmayan en basarili parca.

"Hoodoo" bir onceki parcayla benzer bir enerjiyle basliyor. Flamenkovari girisiyle heyecanlandiriyor. Bu girisi durgun ve melankolik bir vokal izliyor. Tarantino filmlerini andiran bir tiniyla kulaklarimiza dogru esiyor. Guzel bir piyano bu manzaraya eslik ederken piyano bir anda 3 ton ustten giriyor ve parcaya degisim kazandiriyor. Bir anda savas ortamina giriyor parca bateri, keman ve piyanonun esliginde. Savas bittiginde ise geriye hafif bir gitar esliginde o duygusal vokal ve savasin yorgunlugu kaliyor.

Albumu kapatan parca "Knights Of Cydonia" adina benzer bir sekilde suvarilerle giris yapiyor. Bunu takip eden gitar ve koro bir anda sizi bir anda at uzerine koyuyor. Bateri ve filtreli gitarla birlikte ati kosturmaya basliyorsunuz. Klavye melodisi esliginde bu his devam ediyor. Siz ati kostururken manzara yaninizdan hizla akip geciyor. Vokal size biraz nefes aldiriyor ve etrafin guzelligine dikkat ediyorsunuz. Vokale eslik eden koronun esliginde baterinin verdigi enerjiyle gitar tum gucuyle parcaya agirligini koyuyor. Bir onceki parcada biten savasin basladigi bu noktada muhtesem bir istekle savasiyorsunuz. Savasi kazanmanizla birlikte album de son buluyor.

Muse'dan yeni, yenilikci ve bir o kadar da basarili bir album. Bircok farkli muzik anlayisini ve enstrumani guzel bir sekilde albumde kullanmislar ve bunun yarattigi etki de hayranlik uyandiriyor. Albumun turnesi kapsaminda RNC 2006'da sergileyecekleri performansi beklemek kaliyor artik bizlere de.

26.8.06

Thom Yorke - The Eraser (XL, 2006)

Thom Yorke veya gercek adiyla Thomas Edward Yorke. Herkesin tanidigi haliyle Radiohead'in solisti. Aslinda onun maharetlerinden ciddi olcude bahsetmek gerekir. Elektrik gitar, akustik gitar, bas gitar, piyano ve bateri calabilen Thom Yorke ilk solo albumuyle karsimizda.

Albumun tanitimi Temmuz ayinda Londra'da yapildi. NME dergisinin ifadesiyle Radiohead albumlerine parca secerken arta kalan parcalardan olusuyor album ancak albume boyle yaklasmak buyuk bir hata olur. Albumdeki parcalardan birkaci Radiohead grubu olarak albumlerine gonul rahatligiyla koyacaklari kadar guzel. Elbette albumun Radiohead tarzindan temel farki, Radiohead'in alternatif rock muzik yapmasi ve bu albumun alternatif elektronik muzik tadinda olmasi.

Album, "The Eraser" adli albume adini veren parcayla basliyor. Kesik bir piyanonun uzerine yerlesen vuruslar. Arkasindan gelen Thom Yorke vokali ise parcaya apayri bir hava katiyor. Vokalle birlikte piyano bir ust notadan calmaya basliyor ve bu vokali daha da vurguluyor. Bu arada sahneye cikan sample'lar etkilesimi artiriyor. Parca albume adini vermis ve bosuna secilmedigini kanitliyor.

Ikinci parca "The Analyse" ise Richard Davis'i animsatiyor ancak en temel fark vuruslarin daha hafif olmasi ve vokalin gucu. Ozellikle parcanin sozleri gercekten takdire sayan. Radiohead'den aliskin oldugumuz o aglamak uzere olan yasini almis bir adamin goz kuru son saniyelerini andiran ses cok etkileyici. Parcada yine etkin bir piyano var. Bu sefer elektronik ogeler cok daha sinik denilebilir ve sadece vuruslarda varligini hissettiriyor.

"The Clock" adli ucuncu parca aksak ve kesik vuruslarla basliyor. Vuruslara ayak uyduran bir acapella takip ediyor ve bir gitar melodisi benzer sekilde eslik ediyor. Elbette hemen arkalarindan gelen vokal. Hani albumun adi "The Clock" olsa yadirgamazdim diyebilirim. Parca o derece basarili. Her aninda insani sarmalayan bir melodi. Eslik etmek, istemeden de olsa insanin icinden geliyor. Fondaki bas gitarin kullanimi cok basarili.

Arkasindan gelen "Black Swan" yine aksak ritmle ve elektrik gitarla basliyor. Vokal hemen on plana cikiyor. Thom Yorke'un aksak ritmli rock'taki basarisi elektronik muzige de aksediyor. Gitar melodisi parca boyunca ayni ritmle devam ediyor. Vokaldeki durgunluk da parcaya sakin ve huzurlu bir hava katiyor.

"Skip Divided" albumdeki altinci parca. Aksak ritmin yine hakim oldugu parcada keskin vuruslar dikkat cekiyor. Thom Yorke'un daha kalin bir tonda ortaya koydugu vokal bugulu bir hava yaratiyor. Arka vokaller de bunu benzer sekilde daha ince bir tondan destekliyor. Vokal onceki parcalarin aksine ritmden bagimsiz kendi cizgisinde ve bu da farkli bir aksaklik katiyor. Daha sonra parcaya vocoder giriyor ve ortalik bugudan gecilmiyor.

Altinci parca "Atoms For Peace" Thom Yorke'un aksak ritmden odun vermeyecegini artik acikca ortaya koyuyor. Minimalistik bir havada baslayan parca vokalsiz olsa cok rahat unlu bir plak sirketinden minimal basligi altinda piyasaya surulebilir. Vokal ise dogrudan bir imza tasiyor uzerinde. Melankolinin doruklarina cikaran bir vokalin esliginde zaman gibi akip geciyor parca.

"And It Rained All Right" adli parca deneyseli andiran bir sample'la basliyor ve arkasindan aksak vuruslar geliyor. Gitarla birlikte giren vokal parcaya aradigi enerjiyi veriyor. Vuruslardaki cesitlilik de enerjide artis sagliyor. Gitar melodisinin vokalle uyumu dikkat cekiyor.

"Harrowdown Hill" kapanistan bir onceki parca ve dogrudan gitar melodisiyle basliyor. Arkasindan gelen keskin aksak ritmin destegiyle tum bunlara tezat olmaya calisan bir vokal ortaya cikiyor. Thom Yorke'un normal tarzina oranla acelesi varmis gibi gelen vokal nakarat bolumunde ne kadar da yanildigimi ortaya koyuyor. Parcanin sozleri yine derinden vuruyor. Ozellikle parcanin ritmiyle uyumu sayesinde cok daha etkin bir hal aliyor ve dogrudan akla kaziniyor. Sozlerde bir sey kacirmamak icin insan pur dikkat dinliyor ama aslinda parca insani kendine cekiyor ve vokal de bu konuda anahtar gorevi goruyor. Parcanin sonlarinda giren piyano ise inanilmaz bir hava yaratiyor.

Albumu noktalayan "Cymbal Rush" adli parca tok aksak ritmlerin esliginde 4'luk bir sample'la basliyor. Parca adindan anlasilabilecegi gibi bir yere yetisme heyecani icinde. Vokal ve piyano da bu hisse ortak oluyor. Parca sonlara dogru gittikce daha da acele etmeye basliyor ve kalp atislari buna oranti olarak hizlaniyor. Noktayi ise bas gitar ve parcanin basindaki tok aksak vuruslar koyuyor.

Album genelinde aksak ritmlerle bezenmis piyano, gitar ve elektronik muzik ogelerinden olusuyor. Acikcasi bugune kadar temelinde yalniz kalan elektronik muzigin romantik prensi Richard Davis'in tahtini ciddi bicimde salliyor. Thom Yorke'un soz gerektirmeyen vokali cok basarili bir altyapi calismasiyla birlesince ortaya dinlenilmesi gereken bir album cikmis.