11.12.07

Karlheinz Stockhausen - 20. Yüzyılın Hocası

Geçtiğimiz hafta hayata gözlerini yuman amansız bir üstad bu yazının konusu. Çoğu kişinin adını bile duymadığı ancak çalışmalarıyla Pop müziğin bile bugün geldiği noktada önemli katkıları bulunan bir müzik adamı kendisi. Böylesine ulvi hangi müzik adamı hayata gözlerini yumsa içim burkuluyor ancak kendisini geç tanıdığım için duyduğum pişmanlıktan ötürü olsa gerek, bu anma yazısını yazma ihtiyacı hissettim.

1. Dünya Savaşının ile 2. Dünya Savaşı'nın tam ortasında dünyaya gelen Karlheinz Stockhausen (KS) genç yaşta önce annesinin akli dengesini kaybetmesi ve hastaneye yatması, sonrasında da 2. Dünya Savaşı sürecinde ciddi travmalar yaşar. Önce gelen savaş, arkasından müttefik kuvvetlerin ağır bombardımanı ve sokakta gördükleri zaten duygusal karşamada olan bu genç adamı çok etkiler. Savaşın bitiminde babasının geri dönmeyişi de son darbeyi vurur. İleriki dönemlerde bir röportajında deneyselliğe bakış açısının bu dönemin travmalarının eseri olduğunu iletecek, müziğe bu kadar bağlanmasının ve eğitime bu kadar önem vermesinin de bu dönemde yaşadığı yalnızlık olduğunu anlatacaktır.

Travmatik ortamdan sonra savaş bittiğinde Almanya'nın yeniden yapılanma sürecinde de kendisini doğrudan farklı bir dünyaya atar ve müziğin içinde bulur. Öncelikle 7 yaşından beri çaldığı piyanoya sarılır. Müzik pedagojisi bölümünü bitirdikten sonra Müzikoloji ve Psikoloji bölümlerini de bitirir ve daha sonra 1950 yılında besteciliğe yönelir. Her ne kadar çok fazla tartışılmadıysa da deneysel çalışmalarının psikolojik etkileri üzerinde de çalışmalar yapar. Ayrıca elektronik müziğin zihinsel hastalıklar üzerindeki etkilerini de ses dalgaları denemeleri yaparak inceler. Ama şimdi konuyu dağıtmayalım.

KS besteciliğe başladığı dönemde Messiaen'den çok etkilenir ve ilk dönem çalışmalarında bu açıkça görülür. Sonraki dönemde besteleri yoğunlaştığında Edgar Varese ve Anton Webern'in etkileri de ortaya çıkar. Ayrıca bu dönemde Varese'nin çalışmalarını inceleyerek teorisyenliğe adım atar. 12 ton tekniğine karşı gelir ve bununla alakalı bazı besteler yapar, adını ise "Noktasal müzik" koyar. Özellikle Klavierstück IV bu konuda örnek sayılabilecek bir eserdir.

1953 yılında Paris'e taşınmasıyla elektronik müziğe adım atar ve daha sonra aletorik üzerinde yoğunlaşarak yeni istatistiksel kriterleri belirler. Bu döneminden doğan türler arasında Musique Concrete ve Electronic Tape Music yer alır. Ancak bu dönemde müziğe yönelik matematiksel bakış açısı yoğun biçimde eleştirilmektedir. Dönemin klasik müzik bestecileri birçok ortamda KS'yi müziğin doğasını bozmakla ve materyalleştirmekle suçlarlar. Ancak o müziğin belirli bir teorik temel üzerinde oturması gerektiğine inanır ve tüm akımlarda da yazılıp çizilmediyse de teori olarak değil ama prensipler olarak birçok noktanın sınırlandırıldığını anlatır.

Velhasıl daha sonra benim çok ilgimi çeken çalışması "Sanatçının performansının ve performansın olduğu yerdeki koşulların genel performans üzerindeki değişken etkisinin besteye yansımaları" ortaya çıkar. Bunun adını "Variable Form" koyan KS, farklı bakış açıları ve deneylerle bu konuyu inceler. Daha sonra akustiğin etkilerini de denklemin içine katar. 1959'da yazdığı "Zyklus" adlı kompozisyonda parçanın herhangi bir sayfasından başlayıp bitirebilir, notaları tersten dahi çalabilirsiniz. Bu eserin temelini de değişkenlik prensibi temelinde "Variable Form" olarak hazırladı. Elbette gerçekten uç bir örnek olsa da aslında Zyklus'un temelinde bugün birçok noktada amatör olarak şahit olduğumuz performans farklışalımını görebiliriz. Konu teorik yaklaşım olduğundaysa KS'in yaklaşımı sınırları çizme açısından önemli bir yer teşkil eder.

1960'lar KS'nin genel olarak vokal temelli kompozisyonlara ağırlık vermesiyle geçti. Bu dönemde ilk canlı elektronik müzik albümü yaparak tarihe geçti. Bunu teyp çalışmaları izledi. 1970'lerde ise teorisyenliğine geri dönüşünü formülalara bağlı kalarak yaptığı bestelerle gösterdi. Tek, çift ve üçlü melodili çalışmaları hazırladı. Günümüzde Susumu Yokota son iki albümünü hala bu üç melodili çalışma prensibi altında hazırladığına göre KS'nin izdüşümlerinin ne denli uzağa yayıldığını anlamak zor olmasa gerek. Ayrıca KS'nin bu dönemde hazırladığı "Tierkreis" ve "In Freundschaft", onun en çok çalınan eserleri olarak dikkati çekti.

80'lerden itibaren çalışmalarını seyrekleştiren ve kendini gittikçe akademisyenliğe ve eğitime adayan üstadın bu dönemdeki en ünlü eseri 7 operalık serisi oldu. Her güne ait bir motifle birlikte opera besteledi ve üç melodi prensibinden yola çıkarak bu besteleri üç kişi, Eve, Lucifer ve Michael karakterleriyle donattı. Özellikle bu opera boyunca insan sesine yaklaşımı dönemin bir diğer dikkat çeken Alman bestecisi Klaus Schulze ile benzerlik taşıyor. İnsan seslerini sadece bir enstrüman olarak kullanan KS, genel kompozisyondaki duruşlarını değiştirdi. Günümüzde bu teknik özellikle Kuzey Amerika'dan yayılan Minimalist Tekno ve Micro House akımlarında ciddi biçimde yer buldu.

Tüm bu çalışmaların ötesinde 1950'lerin ortasından itibaren yeni sanatçıların eğitimine kendini adadı. Deneyselliğe ve sadeliğin karmaşasına verdiği önem onun yetiştirdiği birçok sanatçının daha sonra Minimalizm akımının temellerini atmalarına yol açtı. Öğrencileri arasında bu noktada en çok dikkat çeken isim La Monte Young oldu. Bir diğer öğrencisi Holger Czukay ise Krautrock'ın efsanevi temsilcisi ve birçoğumuzun "Ege Bamyası" albümüyle tanıdığı Can adlı grubu kurdu.

Diğer öğrencileri ise gerek klasik moderne gerekse deneysel klasik müziğe sayısız katkı yaptılar. Bu arada KS ise toplamda 4 tane şeref madalyasına ve 50'den fazla onur ödülüne layık görüldü.

Aşağıda yazıda bahsetmiş olduğum Klavierstück IV adlı çalışmasını, ayrıca farklı albümlerden çeşitli çalışmalarını da bulabilirsiniz.

MP3: Karlheinz Stockhausen - Klavierstück IV
MP3: Karlheinz Stockhausen - Himmelfahrt - Bar 1 Moment 1
MP3: Karlheinz Stockhausen - Himmelfahrt - Bar 119 Moment 8
MP3: Karlheinz Stockhausen - Himmelfahrt - Bar 414 Moment 24
MP3: Karlheinz Stockhausen - Freude - Bar 1
MP3: Karlheinz Stockhausen - Freude - Bar 140
MP3: Karlheinz Stockhausen - Freude - Bar 255

Karlheinz Stockhausen'in albüm ve bazı plaklarını resmi sitesinden satın alabilirsiniz. Ayrıca sitede gerek provalardan gerekse derslerinden çeşitli video kayıtlarını da indirip izleyebilirsiniz.

Karlheinz Stockhausen'in UCLA'de verdiği dersin kayıtlarını da buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Karlheinz Stockhausen'in resmi sitesi
Karlheinz Stockhausen'in albümlerini almak için

3 yorum:

Deuss Ex Machina dedi ki...

Üzerinde çokça kelam edilebilecek bir hazineydi Karlheinz Stockhausen. Yazında da belirtmiş olduğun üzere acılar kimi zaman dibe vurmamızı, kimi zaman da kurtuluşumuz için indiğimiz karabasanda yeni yollar keşfetmemizi olası kılar. KS'de de bu minvalde deneysellik potansına geçişi ve müziğe olan alimallah öylesi dostlar başına inancı bugün dinlediğimiz onlarca eserin ardındaki zekayı, öngörüyü bizlere sunmayı başarması açıdan acı bir tebessümü beraberinde getiriyor. Nitelikli işlerin elektronik müziğin temel yapıtaşı olarak değerlendirildiği günümüzde klasik müziğe bağlı akademsiyenlere kulağını kabartsaydı fark edemeden yitip gidecek pek çok açılım olacaktı. Eleştirme tabii ki bizim anladığımız anlamda bir kötüleme değil de bir hoşnutsuzluk olarak algılanabilirdi. Klasik müziğin aşinalığına nazaran yenileşmemesinde de yatan temel sebeplerden birisi de birazda yeniye olan merakı frenlemek yatıyor. Neyse konumuz o değil, KS olduğuna göre şimdi müziğini daha salim, daha dikkatli dinleme zamanı. Yetiştirdiği ve ilham verdiği isimleri de bu listeye dahil ettiğimizde kaçırılan balıkların büyüklüğü aşikar olacaktır. Dimağ belleten, neo klasik olacağım çabası içerisinde bir büklüm kalmış pek çok isim için sırf KS damgası bile pek çok yönden yanıt verecek bilgileri barındırıyor. Yâd edilmesini de bu vesileyle bir kere daha sağladığın için teşekkürler. Sessizliğin içerisinde bir yerlerde sesini yine dinleyicilere buluşturmayı başaran bir müzikologu da ancak böyle anabilirdik. Sağol

Tolga Darcan dedi ki...

Ufak bir anekdot da ben ekleyeyim: 1966 yılında zaten daha öncesinde de avant-garde ve elektronik müziğe ilgi duyan Paul McCartney, Stockhausen'ın bir konserini izliyor. Sonrasında John Lennon'a da Stockhausen albümleri dinletiyor. Beatles, Revolver albümünün kayıtları için stüdyoya girdiğinde kaydettikleri ilk şarkı Tomorrow Never Knows oluyor. Tomorrow Never Knows da popüler müzik içerisindeelektronik seslerin ve sample'ların ilk defa kullanıldığı şarkı.

Yani popüler müziğe ve popüler müzik özelinde rock müziğe, Beatles aracılığıyla, elektronik ve avant-garde müzik öğelerinin katılmasına yönelik dolaylı da olsa bir katkısı var Stockhausen'ın.

Adsız dedi ki...

2. resimde hoşmuş