Prince Rogers Nelson. Gerçekten de konu müzik olduğunda prens adını hakedecek bir isim. Zaten onun krallıktan gözü yok. Popülerlik kaygılarından biri olmadı pek. Krallıkta da gözü yoktu belki de bu yüzden.
Amerika'da akla gelebilecek birçok müzik türünde çok başarılı çalışmalara imza atan, bunun yanında bu türlerin bazılarında döneminin öncüsü konumuna gelen efsane bir isim. Elbette albümlerinde yayınladığı yüzlerce parçanın birkaç istisna hariç hepsinin onun elinden çıkması da onun ne kadar çok yönlü ve yetenekli bir müzisyen olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Öyle ki Miles Davis onu döneminin en heyecan verici sanatçısı olduğunu söylüyor. Bunu Miles Davis gibi bir devden duymak öyle kolay değil.
Şimdi Prince'in bundan önceki 23 stüdyo, 2 canlı ve 2 enstrümental albümünden bahsetmeye kalkarsam ömür dayanmaz. Ömür dayansa kalbim dayanmaz hepsinin üstünden geçmeye. Onca güzellikler var ki bu adamın yarattığı, ne desem boş.
Prince 24. stüdyo albümünü hazırladıktan sonra piyasaya sürülme tarihi olarak 24 Temmuz'u belirledi. Ancak 15 Temmuz'da benim ancak o gün içinde bir arkadaşımdan Prince'in albümünü "The Mail On Sunday" adlı gazeteyle dağıttığını öğrendim promosyon olarak. Bu herhalde böylesine büyük bir sanatçının yaptığı en radikal hareket olarak tarihe geçmiştir. Bu arada imkanı kaçırmış değilsiniz. Londra'daki konserlerine gidenlere albüm yine bedava verilecek. Tanıdıklarınız varsa harekete geçirin. Ben gazeteden bir fazla sayı aldırdım arkadaşıma.
Albüme gelelim şimdi de. Rock tınıları albümün tartışmasız hakimi. Bu yer yer blues tadına da erişiyor. Tabii rnb melodileri de eksik değil ama ben yine de rock derim başka da bir şey demem. Prince'in gitardaki yeteneği düşünüldüğünde de değmeyin ortaya çıkan keyfe diyorum.
"Planet Earth" albüme adını veren çalışma ve albümde ilk sırada. Aslında albümde tam anlamıyla ısınamadığım dediğim iki parçadan biri olabilir. Ama sonrasında "Guitar"'la gelen bir zevk kümesi var. Arkada Dire Straits tarzı bir gitar riff'i ile birlikte önde Prince'e özgü funk havalı bir melodi beni coşturmaya yetti de arttı. Parçadaki gitar solosu ise özlediğimiz 70'leri andırıyor. Bu heyecandan sonra "Somewhere Here On Earth" dinlendiriyor hemen. Dünyanın bir yerindeki "o" kişiye romantik bir balad adıyor Prince. Romantizme yeter dedikten sonra geliyor blues esintili "The One U Wanna C". Çok sevdiğim bir melodiyle tanıştırıyor beni. Canlı dinlemek eminim çok eğlenceli olur bu çalışmayı. "Future Baby Mama" takip ediyor ama ben o arada koptum. Farklı ama bana göre olmayan bir çalışma kesinlikle.
Albümün ikinci yarısı rnb türündeki "Mr. Goodnight" ile karşılıyor. Prince'ten ortalama üstü bir rap geliyor vokalde. Fondaki melodi ise kulağa hoş geliyor. Özellikle koro bölümü çekici. Bunun üstüne bir balad daha geliyor "All The Midnights In The World" ile. Prince vokalde bir öncekine göre apayrı bir tonda. Rahat dinlenecek güzel bir çalışma. Hiçbir noktası kulağı zorlamıyor. Serin bir yaz rüzgarı gibi geliyor geçiyor hafif güzel bir tad bırakarak. "Chelsea Rodgers" ise bas gitar melodisiyle giriyor ruha ve funk geldiğinde elle eşlik etmek mecburi hale geliyor. Tutmayın beni ayağa kalkacağım. Müzikal açıdan zengin, kulak açısından dahiyane. Hiç mi acımaları yok anlamıyorum. Bu arada vokalin başarısını da belirtmek lazım. "Lion Of Judah" ile devam ettiğimizde yine gitar temelli güzel bir rock türeviyle karşılaşıyoruz. Hafif dini bir tema ile bize ulvi gitarından tınıları aksettiriyor. Albümün kapanışını "Resolution" yapıyor. Rock ve pop arasında giden güzel bir çalışma. Sadece Prince'in vokalini kullanmasını dinlemek açısından bile etkileyici. Basit bir gitar melodisi üzerine esip geçiyor vokal. Ayrıca koro bölümünde parçanın havası dub'a dönüyor bir anda. Çok çok iyi.
Prince'in resmi sitesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder