20.6.07

Proodos Özel ... (1) - I'm From Barcelona Röportajı


Proodos Özel serisinin ilk ayağında I'm From Barcelona röportajı var. Röportajı grubun mimarı, söz ve beste yazarı Emmanuel Ludgren ile yaptım. Umarım bu yeni seriyi beğenirsiniz.

SG - Emmanuel öncelikle merhaba. Blog için röportaj isteğimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Lafı uzatmadan ilk soruya geçiyorum. I'm From Barcelona karakteristik ve yapısal olarak diğer gruplardan oldukça farklı. Müziğiniz arkadaşça ama zaten duruşunuz da öyle. Bu his dinleyicilerinize de geçiyor. Bu fikir nereden çıktı?

Emmanuel – Albümümüzü incelediğin ve beğendiğin için grup adına ben teşekkür ederim. Şimdi de ben cevaba geçeyim.

Sürekli birilerinin bir şeylerden şikayet ettiği gruplarda yer almaktan sıkılmıştım. Bu içinizdeki heyecanı da baltalayan bir durum. Bir konserden sonra tavrınızı belirleyebilirsiniz. Her zaman illa ki rahatsız olunabilecek bir şeyler olur. Biz sadece insanların neşeli bir zaman geçirmelerine odaklanıyoruz. Kafamızdaki tek şey bu.

Bu arkadaş yanlısı his de zaten orjinal fikirden geliyor. Bu projeyi başarılı olmak için yaratmadım. Bu tamamen ben ve arkadaşlarım arasında bir tatil sırasında ortaya çıktı. Hiçbir ön hazırlık ya da düşünce alt yapısı yoktu. Bir akşam konuşurken ortaya bu fikir çıktı ve çok heyecanlandık. Daha sonra şans eseri aşık oldum ve ondan sonra da şarkıları yazmaya başladım. Grubumuz aslında bir arkadaş tatili ve yaz aşkından doğdu.

SG – İlk albümünüzle tüm dünyada ciddi bir başarıya ulaştınız. Bu sizi ve tüm grubu nasıl etkiledi?

Emmanuel – Süper! Birçok inanılmaz şehir görme fırsatımız oldu. Hiç beklemediğimiz şeylerdi bunlar. Ben ve grubun tüm üyeleri şok geçirdik. Ama sonucu güzel oldu. Grup içindeki arkadaşlık bağları çok daha sıkılaştı.

SG – Böylesine çok sayıda üyesi olan bir grubun avantajları ve dezavantajları neler? 29 kişiyle tura çıkmak biraz zor olsa gerek.

Emmanuel – Aslında dezavantajlarını biz görmek istemiyoruz. 4 kişi bir karavana doluşup tur yapmaktansa 29 kişi otobüsle tur yapmak çok daha zevkli ve eğlenceli. Her zaman konuşacak ve farklı bir şeyler paylaşacak birini bulabiliyorsunuz. Üstelik siz kötü gününüzde olsanız bile neşeli gününde olan ve sizi güldüren birileri mutlaka çıkıyor. İlla dezavantaj istiyorsanız da planlama ve lojistik konusu başa bela. Tabii bununla ben uğraşmadığım için fazla başım ağrımıyor. En çok karışıklık da bir şehre gittiğimizde nereleri gezeceğimizi planlarken oluyor. Çok zor durumlarda acil planı devreye sokup çöp çekiyoruz.

SG – Şarkıları hepiniz toplanmadan mı hazırlamıştın yoksa toplandıktan sonra mı ortaya çıktılar?

Emmanuel – Aşık olduktan sonra kendime geldiğim an fazla zamanım yoktu. Yeniden o sele kapılacaktım. Bu yüzden hazırladığım çalışmaların kaba demolarını bir siteye koydum ve tüm grup üyelerine bunu gönderdim. Daha sonra toplandığımızda herkesin kafasında bir fikir vardı. Stüdyoya girmeden önce birkaç çalışma yaptık ve insanlar eteklerindeki taşları döktü. Sonra da kayda girdik ve ortaya çalışmaların son halleri çıktı.

SG – Bu çalışmaları nasıl kaydettiniz? 29 kişiyi bir stüdyoya tıkmak kolay olmamıştır.

Emmanuel - Aslında geleneksel anlamdaki stüdyolarda fazla kayıt yapmadık. Genel olarak evlerde ve prova odalarında kaydettik. Herkesin aynı anda kayda girmesi mümkün olmadığından daha küçük gruplara bölündük. Ama 20 kişiden fazla toplandığımız da oldu. İnan öyle durumlarda inanılmaz bir gürültü oluyor. Ne yaptığını ve yapacağını bile unutabiliyorsun.

SG – Şu ana kadar birkaç festivalde çaldınız. Partiyi andıran performanslarınıza gelen tepkiler nasıl oldu?

Emmanuel - Aslında ben festivalleri pek sevmiyorum. Çok büyük sahneler, insanlardan oldukça uzak olmak. Bunlar bana soğukluk hissi veriyor. Ben insanların gözlerine bakmayı, onlara dokunabilmeyi ve hatta insanları sahneye çekmeyi seviyorum. Bu yüzden festivallerde kendime başka ilgi çekici yönler arıyorum. Tabii büyük sahne olması 29 kişi için bir avantaj. Barda çaldığımızı düşünsene bir. Bu yüzden festivaller bir bakıma iyi. Çok fazla insanla aynı anda buluşabiliyorsunuz. İşin ilginci festivallerde grup olarak çok daha iyi motive oluyoruz.

SG – Bu yaz çıkacağınız festivaller var mı?

Emmanuel – Görüşmelerimiz sürüyor. Henüz kesinleşmedi. O yüzden söyleyemem. Ama kesinlikle birkaç festivalde yer alacağız.

SG – Peki ya Türkiye?

Emmanuel – Aslında Türkiye hakkında birçok şey duydum. Hatta genelin aksine duyduğum şeylerin neredeyse hepsi olumlu. Sadece biraz fazla sıcak olabilir. Öğrendiğim kadarıyla bizi takip eden insanlar da varmış. Bunu duymak çok güzel. Belki bir gün İstanbul’da da bir parti veririz. 29 kişilik bir otobüs ayarlaman kaydıyla tabii. Şaka bir yana yeni şehirler görmeyi çok seviyoruz. Umarım uygun koşullar olur ve bir gün yolumuz İstanbul’a da düşer.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

29 kişik otobüs demek, oldu canım, başka (.
Ama festivaller hakkında söylediğine tamamen katıldığımı söyleyebilirim. Ne dans edebiliyorsun, ne de müziğe kendini kaptırabiliyorsun. Barlarda atmosfere ortak olmak hep daha kolay.
Çok da kalabalıklar ama bara sığmaz da bunlar şimdi. Gerçekten düşündürücü.

Hoş, halen grubu dinlemedim ama bu günden sonra dinleyeceğime dair senin nezdinde herkese söz veriyorum.

ezgi dedi ki...

çok samimi bir röportaj olmuş, elinize sağlık : )

Deuss Ex Machina dedi ki...

Lezzetli keşifler yapabilmenin ikincil yolu olarak Sühan seni goruyorum. Oldukça basit bir dil ile (bu çok daha kolay algılamayı sağlıyor :))I'm From Barcelona'nın berisini gerisini öğrenebilmek iyi oldu. Bir serüven ve aşk nelere kadir oluyormuş...Müziğin görece yaşam ile bağlantısız olduğunu zikredenlere ithafen...
Eline Sağlık.