25.6.07

Equinox Günleri - The White Stripes - Icky Thump (XL, 2007)

Evlenip boşanan birçok çift bırakın orta paydalarda buluşmayı, çoğu zaman hiç anlaşamazlar. Hele içlerinden birisi evlenmişse bu çok daha zor. Ama bazı çiftler vardır ki evlenip boşanmalarına rağmen hala birlikte zaman geçirip müzikal birlikteliklerini de devam ettirirler. The White Stripes'tan bahsediyorum haliyle. Vakti zamanında evli olan John Anthony Gillis (Jack White) ve Megan Martha White (Meg White), boşanmalarına rağmen grupları hala sapa sağlam. Jack White'in dünya güzeli model Karen Elson'la evlenmesi de buna engel teşkil etmemiş.

The White Stripes son dönemlerin kendine özgün rock gruplarının en önde geleni. Detroit kökenli grup punk rock, blues ve country türlerinden etkileniyor ve bugüne kadar bu bazda harmanladığı çalışmalarıyla 3 Grammy, 4 MTV ve 2 Brit Awards ödüllerini koleksiyonlarına eklemişler sattıkları milyonlarca albüm ve plağın yanında. Bu arada Jack White da gelmiş geçmiş en iyi 17. gitarist olarak NME'nin listesinde yerini aldı.

The White Stripes'ın bundan önceki başarılarından bahsetmek ne kadar gerekli bilmiyorum ama "The White Stripes" adlı sert ve kızdın ilk albümlerinin ardından sakinleşip "White Blood Cells"'i yayınladılar ve tüm dünyanın odak noktası haline geldiler. Arkasından bu başarıyı tasdikleyen "Elephant" ve "Get Behind Me Satan" geldi hepsi 2'şer yıl arayla. Garip takıntıları olan Jack için pek şaşırtıcı bir düzen değil.

The White Stripes'ın benim açımdan önemi son dönemdeki indie rock furyasına kapılmayıp kendilerine özgü rock duruşunu korumuş olmaları. Cidden Kaiser Chiefs modeli bir çıtır gruba dönüşmedikleri için çok memnunum. Bu albümde de bu duruşlarını daha da sert gösteriyorlar. Modern akımlara sırtlarını dönüp 70'ler havasını yoğun biçimde yakalamışlar ve o döneme imzasını vuran deneysellik iksirinden de her damlasına kadar faydalanmışlar. Gerçekten genelinde çok güzel bir albüm. Hatta The White Stripes'ı canlı dinleme isteğimi iyiden iyiye yanıp tutuşturuyor.

Albümde distortion'ı özgürce ve yoğun olarak kullanan Jack bununla punk havasını ziyadesiyle vermiş. Özellikle albümün açılış parçası ve ilk çıkan single'ı olan "Icky Thump"'ta bunu açıkça fark ediyoruz. The Doors'a atfen güzel bir org melodisi ve solosu da geliyor sonradan. Meg ise bateride yine "Ben She-ra, güç bende artık" diye bağırıyor adeta. "You Don't Know What Love Is" blues ve country pop havasında. Popluğu da biraz vokalin yapısından kaynaklanıyor. Arada bir Jack gaza bassa da ne yazık ki bir nebze American Girl Rock havası var Aerosmith ve Bon Jovi benzeri. Ama bu kadar kusur kadı kızında da olur.

"300 MPH Torrential Outpour Blues" ise adından anlaşılabileceği gibi blues kökenli yine. Sakin, dingin başlıyor. Meg bile kendini tutabilmiş. Güzel gidiyor gerçekten. Arada çıkışlarla The White Stripes elinden çıktığını hissettiriyor. Ve "Conquest" geliyor. Oh diyorum içimden. Zorro tarzı bir havası var. Meg güçle vuruyor. Bir anda sakinleşen çalışma geri geliyor ve titretiyor. Trompetler güzel bir hava katmış.

"Bone Broke" geldiğinde hazır enerjimizi almışız aynen devam ediyoruz. Jack'in yine siniri üstünde ve eski agresif vokallerini hatırlatıyor. 70'lerden alıntılar hissediyoruz çalışmanın yapısında. Gerçekten güzel. "Prickly Thorn, But Sweetly Worn" ise country'nin acımasız bir örneği. Western filmlerinde pazar akşamları kol kola dans eden çiftler akla geliyor direk. Meg de ayaklarıyla tempo tutmalarını kolaylaştırmış. Bitiş melodisinin üzerine hiç istifini bozmadan "St. Andrew" devam ediyor ancak biraz daha deneysel bir bakış açısıyla. Yaklaşık 2 dakikalık deneysel country.

"Little Cream Soda" ile kendimize geliyoruz. Distortion ve beraberindeki melodiyle etkileyici bir başlangıç. Meg ise fonda yer alıyor bu güçlü ikilinin ardında. Festivalde dinlemek için hazırlanmış bir çalışma. Ortalığı her an karıştırabilir. "Rag & Bone" bizi yine blues'a döndürüyor. Sakince dinlerken Meg'in basları geliyor ve punk yapısı takip ediyor. Eğlenceli gayet. Çeşitlemelere eskilere uzanan "I'm Slowly Turning Into You" ile devam ediyoruz. Aklıma House M.D. dizisinde Dr. Foreman'ın Gregory House'a söyledikleri geldi niyeyse şarkının adından. Distortion ile gelen güç damarlarda hissediliyor. Alttan blues esintileri geliyor melodisel olarak ama üstteki yansıması çok farklı. Parçanın yapısı çok basit ve bir o kadar da etkileyici.

So üç çalışmaya geldiğimizde "A Martyr For My Love For You" Metallica baladlarına benzer şekilde başlıyor. Folk rock ezgileri taşıyor. Derken ruh canlanıyor ve dengeler oturuyor. Gitar ve bateri kendini olaya verdiğinde deprem oluyor kulaklarımda. "Catch Hell Blues" için Blues dememe gerek var mı? Kendi edasında takılan bir gitarla başlıyor derken Meg basların ayağının altında olduğunu hatırlatıyor. Gitar klasik blues'dan çıkıp Gillis tarzına dönüyor. "Effect & Cause" ise öz blues'dan bizi alıp country'e götürüyor. Albümün kapağına uygun bir bitiş sunuyor albüm. Hani biraz daha rock hissi verse çok sevinirdim ama pek country'den öteye gidememiş.

The White Stripes resmi sitesi
The White Stripes @ MySpace

The White Stripes klipleri @ YouTube:

Icky Thump
Seven Nation Army
Fell In Love With A Girl
Blue Orchid
The Hardest Button To Button
I Just Don't Know What To Do With Myself


Alternatif video:

The White Stripes Simpsons'ın konuğu

4 yorum:

Rock and Roll Travel dedi ki...

Çok kapsamlı bir yorum. Ben White' ları kardeş sanıyodum aydınlattığınız iyi oldu.
Ben albümü bluesdan ziyade çingene müziği olarak tanımladım ve yorumunuzun tam tersine son derece rock bir albüm olduğunu düşünüyorum. Ama yazıyı heyecanla okudum çok başarılı olmuş. Devamını dilerim..

Sühan Gürer dedi ki...

Rock dedim ben de:) Hatta sert dedim. Valla dedim. Ama her zaman oldugu gibi blues ve country esinlenmeleri var. Yine de temel oge olan rock'in uzerinde bunlar genel olarak.

Kardeslik olayi da Gillis'in (Jack White) espirisi. Bir hayli sure kimse de sesini cikarmamis ilginc aslinda. Bizde olsa evlilik cuzdanlari 1 hafta dolmadan gazetelerde cikardi:)

fırat dedi ki...

Valla iyi dedin Gürer, sert. Kaldırmıyor kafam, rafta saklıyorum, dinlemem kolay kola, bana göre değil, eskici miyim ne?

Adsız dedi ki...

Beğenileri tartışacak değiliz elbette. İsteyen dinler, öpüp başına kor. Ben koymayanlardanım. Hakkını teslim etmek gerekirse hiç de fena albüm değil lakin daha milyonlarca grup var bekleyen.

Evli olduklarını ben de biliyordum. Hayatta affedemeceğim tek bir şey varsa o da yalandır. Yok ya, şaka, isterse eltiyiz desinler... Ve Tacim bir yazıyı daha kirletir...

Sühan, haklısın. Onlar kendi yolunda devam ediyor, bozmadan. Ama bazı grupları da dinlemeyene insan gözüyle bakmıyorlar. Mesela ordan onlar, burdan Duman.

Müzik kimsenin tekelinde değil. Herkes rahat olabilir artık.