Trendsetter dergisinin Mayis ayinda yayinlanan ve Craig Richards'la Indigo'daki performansi oncesinde yaptigim roportaji asagida bulabilirsiniz. Iyi eglenceler.
O tam anlamıyla başarılı bir sanatçı. Londra’nın en ünlü kulübü Fabric’in müzik direktörü, Resident DJ’i, tasarımcı, ressam ve dünyaca ünlü bir DJ. Onu Cumartesi gecesi dinleyebilmek için Londra’da olmak gerekir ve bu yüzden biz de Londra’da olmadığımızdan Cuma gecesi kendisini dinlemek için Indigo’ya gidelim dedik. Performansından önce de kendisiyle çok güzel bir röportaj yaptık.
SG-Performanslarınızda tüm müzik türlerini kucaklayan bir haliniz var. Bunun arkasında dünya görüşünüz mü yer alıyor yoksa her müziğin tadının farklı olduğuna ve insanın hepsini tatması gerektiğine mi inanıyorsunuz?
CR-Bir kişinin tüm müzik tarzlarını tatması bence çok güzel olur ve hatta ideali bu. Ben çocukluğumdan bugüne kadar birçok müzik türünü dinledim ve hepsini seviyorum. Beni ilgilendiren şey bu türlerin ortak noktaları. Bu parçaların vuruşları, sıcaklığı ya da derinliği de olabilir. Bence tüm müzik türlerinin hissettirdiği ortak duygular var. Müzik kültürünüz geliştikçe hepsini kendinizde tutmanız gerekiyor. Bence sadece tek müzik türüne takılmak hiç mantıklı değil. Bazıları yapıyor ama ben yapamam.
SG-Müzik sektörünün içinde bulunduğunuz bunca zaman içinde sizce müzik değişime uğradı mı? Uğradıysa, bunun sonuçları olumlu diyebilir miyiz?
CR-Müzik geçen zaman bir yana sadece ekipmanların gelişmesiyle bile değişti. Eskiden ekipmanlar çok basitti ve müzik de buna uygun olarak daha basitti. Artık birçok insanın bilgisayarı var ve burada müzik yapmak çok kolay. Özellikle son birkaç yılda müzik çok hızlı gelişti. Yeni çıkan her çalışma iyi diyemem ama çok daha fazla insan müziğe girdi ve değişik şeyler ortaya çıkıyor. Müzik artık daha fazla insana açık ve bu da çok güzel. İnsanların daha fazla seçeneği olması bence en olumlu şey. Müzik kısa sürede büyük mesafe katetmesine ve değişim geçirmesine rağmen aslında çok da değişmedi. Bazı şeyler hala aynı. İnsanlar hala Kraftwerk dinliyor ve o günden bugüne bazı şeyler aynen duruyor. Yine de bence müzik şu anda en verimli dönemini yaşıyor.
SG-Sizin ve Fabric’teki diğer insanların son 6-7 yılda yaptıklarınız hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Ingiltere’deki ya da hatta dünyadaki müziği etkiliyor musunuz?
CR-Biz pek o şekilde düşünmüyoruz aslında. Sadece sevdiğimiz insanlarla birlikte sevdiğimiz müziği çaldık, hepsi bu. Fabric’te, müziğin hem işitsel, hem de görsel anlamda izleyiciyle en iyi buluşabileceği ortamı yaratmak istedik. Kendi çaldığım plaklardaki isimleri çağırdık ve bu iş tamamen önsezilerimizle ilerledi. İnsanların beğenisinden memnunum. Eğer elektronik müziğe bir artımız olduysa bu gurur verici. Elektronik müzik artık güçlü bir ses haline geldi. Bu tamamen paylaşmakla alakalı.
SG-Fabric gibi bir kulüpte her Cumartesi gecesi çalmak sizin için gurur verici olmalı. Bir önceki haftadan farksız olduğunuzu hiç düşündünüz mü veya insanların bu yöndeki tepkileri size geldi mi?
CR-Cumartesileri değişik saatlerde ve değişik odalarda çalıyorum. Her hafta performansımı değiştirmeye çalışıyorum. Bu benim için olumlu bir baskı. Ben plakları öne çıkaran Resident DJ’lerden değilim. Performanslarımda farklılığı seviyorum. Her hafta çalınca da bu imkan doğuyor. Her hafta orada olduğum için sorun yok çünkü ziyaretçi değilim. İstediğim her şeyi çalabiliyorum. Bu benim için çok büyük bir şans.
SG-Hayatın yaratıcı yönünde birçok iş dalında çalıştınız. Bu sizi ve performanslarınızı nasıl etkiledi?
CR-7 yıl sanat okulunda okudum. Aslında ressam olmak istiyordum. Üzerinden yıllar geçti ve şimdi düşünüyorum, sanat okuluna gitmek birinin yaşayabileceği en güzel deneyimlerden biri. Londra’da gittiğim okullar da kendi çaplarında dünyanın en iyileri arasında ve bu sebeple çok şanslıyım. Sanat okuluna gitmek sanatçı olacağınız anlamına gelmiyor. Sanatçı olmak bana uygun değildi. Eğitiminiz bakış açınızı değiştiriyor ve bu hayatınızı etkiliyor. Müziğimi de etkiledi elbette.
SG-Her hafta farklı odalarda farklı saatlerde çaldığınızı düşünürsek bence yaratıcılık bu noktada etkili oluyordur.
CR-Kesinlikle. Bakış açısının etkisini o zaman fark ediyorum. Sanırım eğitim ellerimden çok kulaklarıma faydalı oldu.
SG-Londra’nın Fabric’ten önce tamamen “İngiliz” stili bir gece hayatı vardı. Fabric bunu minimalist bakış açısıyla ciddi ölçüde değiştirdi. Bu farklı yolu seçmenizin bir sebebi var mı?
CR-Açıkçası temel sebep plak çantamdı. Çaldığım plaklar beni etkiledi ve insanlara farklı bir müziği iletmek istedim. Daha sonra bu plaklar tüm dünyada çalınmaya başladı. Birçok İngiliz DJ vardı ve onlarla çalışmak da doğaldı fakat biz daha çok küresel bir çizgide ilerlemek istedik. Bu müzik hem Avrupa’da, hem Amerika’da var, hatta tüm dünyada var. Bu sevdiğimiz müzikti ve hiçbir plan üzerine oturmadı. Fabric’in sahibi müziksever biri ve güçlü bir vizyonu var. Biz ne olmak istemediğimizi çok iyi biliyorduk. Buradan yola başladık. İngiltere’de gölgede olan bir müziği ortaya çıkardık ve daha önce ortada olan müzikler şimdi gölgede ve böyle olması daha iyi bana göre. Onlar çok başarılıydı ama en iyi aktörler Oskar’ı almıyor. Biz sadece farklı bir yöne ışık tuttuk.
SG-Birçok kişiye göre ki bu gruba ben de dahilim, minimal müzik optimal bir yapıya sahip. En az şeyden maksimumu elde etmek. Sizin minimal müzik hakkında düşünceleriniz neler?
CR-Minimal gerçekten çok önemli bir müzik türü. Bu konudaki tek endişem şu anda trend olması. İnsanlar bundan ne istediklerini şekillendirdikçe bu onların bir parçası haline geliyor. Bence zıtlar birleşince çok daha güzel oluyor. Yumuşak ve sert, sakin ve yoğun. Bence insanlar tüm müziklerin farkında olmalılar ve şu anda minimal çok popüler bir halde. Aslında her şey neyin minimal olduğunda yatıyor. Brian Eno minimal, Philip Glass minimal, minimal caz var. Herkesin minimale bir bakış açısı var. Bu giyim tarzıyla, evinizi döşemenizle bile alakalı.
SG-Müzikte “moda” olarak adlandırılan bir olgu var. Müzikte modayı nasıl açıklarsınız? “Moda” kavramı müziğin genelini nasıl etkiliyor?
CR-Moda minimal. Tabii şaka bir yana insanların bazı şeyleri yakalaması bir zaman alıyor. Öncüler ve takipçiler var. İnsanlar farklı safhalarda müziği yakalıyor. Bu elbette doğal. Defilelerde görülen kıyafetler sonra insanların giyebileceği seviyeye uyarlanıyor. Bu da onun gibi. Modadan uzak kalabilirsiniz ama onun gücünü yadsıyamazsınız. Eskiden minimal çaldığımda bana gelip “bu müzik çok sıkıcı” diyen insanlar şimdi elleri havada bu müzikte eğleniyorlar. Plaklar ise hala aynı. İnsanların ne olduğunu anlamaları biraz zaman alıyor. Ve şimdi bir sonraki aşamayı bekliyorlar.
SG-Biz de bir sonraki aşamayı bekliyoruz. Çok teşekkür ederim. Umarım geceniz de güzel geçer.
CR-Ben teşekkür ederim. Gece güzel geçecek eminim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder